Showing posts with label Sağlık. Show all posts
Showing posts with label Sağlık. Show all posts

Tuesday, April 15, 2008

Umut Dolu çantalara kulak verin...

(Fotoğrafın üzerine tıklayın)

Amerika’nın önde gelen aksesuar markalarından Coach, Türkiye’ye gelişini anlamlı bir organizasyon ile kutluyor. 29 Ünlü sanatçıya, satış gelirinin tamamı Bizim Lösemili Çocuklar vakfına bağışlanacak olan çantalar hazırlatan marka, Mayıs ayı içerisinde düzenleyeceği organizasyonla da, bu özel çalışmayı tanıtacak.

Türkiye’den projeye destek veren isimlerin çantaları 2.500 YTL’ye sabit fiyat ile satılırken Brooke Shields, Mandy Moore ve Reed Krakoff’un tasarladığı çantalar ise açık arttırma ile satışa sunulacaklar.

www.umutdolucantalar.com adresinden satışı gerçekleştirilecek olan çantaların tanıtımı için 15 Mayıs 2008’de Esma Sultan’da bir organizasyon düzenlenecek olup, 16 Mayıs- 1 Haziran tarihleri arasında İstinye Park Alışveriş Merkezi’ndeki Coach mağazasında sergilenecek.

Friday, November 2, 2007

Elektrik çarpmaların da ilk yapılacaklar..


Kazaların büyük bir kısmından kaçınılabilir. Olası riskleri önceden tahmin etmek ve önlem almakla engellenebilir.

Örneğin evde emekleyen bir çocuk varsa; merdiven girişleri kapatılmalıdır. Köşeli mobilyalar tehlike yaratabilir.

Masa örtülerinin sarkan uçları, çekilince üzerindeki eşyaların, sıcak sıvıların çocukların üzerine düşmesine neden olabilir ve bu şekilde yaralanmalar ve haşlanma tarzında yanıklar olabilir.
Ortadaki açık kablo uçlarını, bebekler ağızlarına götürebilir ve dudağı besleyen damarların elektrik yanığı ile ortaya çıkması, olaydan 3-5 gün sonra bile öldürücü kanamalara yol açabilir. Elektrik prizlerinin kapaklı olması çok yararlıdır.

Banyoda elektrikli alet kullanmayın. Evinizin işyerinizin elektrikli aletleri ve aksamının standartlara uygun olup olmadığını kontrol edin.

Gebelerde, anne karnındaki bebek elektrik çarpmasından, anneden daha çok etkilenecektir.
Korunma, her zaman kazaların sonuçlarını gidermekten daha kolay ve ucuzdur.

Elektrik çarpması nasıl hasara yol açar?

Tüm önlemlere karşın elektrikle ilgili yaralanma olmuşsa ne yapalım?
Elektrik çarpan kişi, Ciltte çok küçük bir cilt lezyonu görünmesi, ya da hiçbir cilt bulgusunun olmaması, cilt altındaki dokularda sorunun da küçük olduğu anlamına gelmez. Elektrik, vücuttaki damarlar, sinirler, diğer dokular yoluyla; kalbe, akciğere, beyin ve omuriliğe iletilerek öldürücü sonuçlara yol açabilir. Öldürücü kalp ritim bozuklukları,solunum durması gibi.

Elektrik çarptığı sırada kişi bulunduğu merdivenden düşebilir, yuvarlanabilir. Elektrik çarpması yanında omurga yaralanmaları ve/veya kırıklar tabloya eklenebilir.

Elektrikle uğraşırken, ani şeker düşmesi, bayılma gibi nedenler, kaza nedeni olabilir. Bu tür durumdaki kişilere yaklaşırken durumun göründüğünden daha karmaşık olabileceği düşünülmelidir.

Bilinç kaybından, ciltte basit görünen bir yanığa kadar kazazede farklı durumlarda olabilir. Mümkünse elektriği ana kaynağından kesin!
Bu şans yoksa asla çıplak elle dokunmayın, iletken olmayan malzemeyle temas alanını uzaklaştırmaya çalışın!

Omurganın zarar görmüş olabileceğini hatırlayın.Güvenlik nedeni dışında elektrik çarpan kişiyi hareket ettirmeyin.

Yaralının yanık bölgesinde giysilerini çıkarmaya çalışmayın.
Temel yaşam desteği uygulamalarını öğrenin ve uygulayın.
Dr.Serpil Yaylacı (Acil Tıp Uzmanı)

Tuesday, October 30, 2007

Gribe karşı koyabilirsiniz..


Mevsim grip, nezle mevsimi. İşte, evde, yolda mikroplar havalarda uçuşuyor. Gribe karşı koymanın yolu mİkroplardan korunmak ve bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmek. Onun da yolu aşağıdaki maddelerden geçiyor..
EL TEMİZLİĞİNE DİKKAT
Ellerinizi yıkamak sizi birçok bulaşıcı hastalıktan olduğu gibi gripten de koruyacaktır. Bunun yanısıra bakterilerden korunmak için kullandığınız telefon ahizelerini ve çalışma masası gibi yüzeyleri düzenli olarak dezenfekte etmelisiniz.

GRİPLİLERE YAKLAŞMAYIN
Çevrenizde grip olan kişilere çok yaklaşmayın ve telefon, bardak gibi eşyalarını kullanmayın.

BESLENMENİN ÖNEMİ
Bağışıklık sisteminizin zayıflamaması için düzenli ve dengeli beslenmeye özen gösterin. Tek yönlü beslenmeden kaçınarak bol bol sebze ve meyve tüketin. Yetersiz uyku, aşırı alkol ve sigara tüketiminin de bağışıklık sisteminizi zayıf düşüreceğini unutmayın.

MEVSİME GÖRE GİYİNİN
Sonbahar-kış aylarına uygun kalın ve yünlü kıyafetleri tercih edin. Fakat terli kalmanın da hastalıklara davet çıkaracağını göz önünde bulundurun.

EGZERSİZİ UNUTMAYIN
Vücudunuzun mikroplara karşı dirençli olması için bağışıklık sisteminizi güçlendirmeniz gerekiyor. Düzenli yapılan egzersizin ise bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkisi olduğu biliniyor.

VÜCUT DİRENCİ İÇİN
Bal ve pekmezin soğuk havalarda vücudun ısınmasına yardımcı olarak grip ve benzeri hastalıklara karşı koruyucu. Yoğurt, araştırmanın sonuçlarına göre soğuk algınlığını önlüyor.
Amerikan Klinik Gıda Gazetesi’ne göre, sağlıklı yaşam için domates vazgeçilmez yiyecekler arasında bulunuyor. Sarımsak, grip virüslerinin vücutta çoğalmasını engelleyen allicine ve aliin maddelerini bol miktarda içeriyor. Günde 3-4 diş sarımsak yemek, gripten koruyor..

Wednesday, October 24, 2007

Yüksek topuklu ayakkabı bel ağrısı nedeni..


SELİMİYE Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanı Dr. Turgut Terzi, kadınların estetik görünmek için giydiği yüksek topuklu ayakkabıların bel ağrısına neden olduğunu söyledi.
Dr. Terzi, ideal topuk yüksekliğinin 3- 4 santimetre olduğunu, burunlu, yüksek topuklu ayakkabıların denge bozukluğu ve ayak ağrılarına neden olduğunu, ayrıca yüksek topukların bel çukurluğunu derinleştirdiğinden bel ağrısı sorunlarını ortaya çıkarttığını bildirdi. Yanlış ayakkabı seçiminin, parmaklarda şekil bozukluğuna, ağrıdan kireçlenmeye kadar birçok soruna neden olduğunu belirten Dr. Turgut Terzi, şöyle dedi:
“Dar burunlu, yüksek topuklu ayakkabılar denge bozukluğuna ve ayak ağrılarına yol açıyor. Yüksek topuklar bel çukurluğunu derinleştirdiğinden, altta yatan sınırlı bel darlığı olan hastalarda ağrının daha erken ortaya çıkmasına ve artmasına neden olabilir. Bu yüzden ayakkabı seçimi çok önemli. Yanlış seçimin tırnak batmaları, ayak mantarı, acılı nasırlar ve basma bozukluklarına neden oluyor. Uygun olmayan ayakkabı aynı zamanda çabuk yorulmayı, bilek burkulmalarını, ayak, bacak ve bel ağrılarını da beraberinde getiriyor. Ayakkabı alerjik reaksiyonlara yol açmayan maddelerden yapılmış olmalı.”

AYVA, PEKÇOK HASTALIĞA ŞİFADIR..


Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, ayva yemenin büyük yararları olduğunu belirti.

Meyvesinde pektin, tanen, şeker, organik asit, A ve C vitamini ve mineral tuzlardan bol miktarda bulunduğunu, tohumlarında ise yüzde 14-18 oranında tutkal maddeler, yüzde 16-20 oranında yağ, tanen, renkli maddeler ve yüksek oranda protein, az miktarda amygdalin ve emülsin olduğunu belirten Prof. Dr. Karadeniz, ayvanın kalp, akciğer, boğaz, mide, böbrek, göz, bağırsak, ağız rahatsızlıkları ve adet kanamalarına oldukça faydalı olduğunu dile getirdi.

Prof.Dr. Karadeniz, ayvanın yararlarını şöyle açıklıyor:
"Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkilidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu giderir. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar. Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır.

Meyvesinden yapılan reçel, sindirim sistemi rahatsızlıklarında tedavi edici olarak görev üstlenmekte, cinsel arzuyu kuvvetlendirmektedir. Tereyağında pişirilen ayva; nefes yolu hastalıklarına, müzmin öksürüğe, bronşite ve tüberküloz hastalığına iyi gelmektedir. Ayva çiçeği bal ile macun yapılıp yutulursa, baş ağrısını keser. Ayva çiçeği kaynatılıp içilirse, kalp çarpıntısını keser, kalbi kuvvetlendirir, annenin sütünü artırır. Ayva kokusu kalp ve dimağı kuvvetlendirir. Ayva hoşafı yaşlıların ayaklarının tutukluk yapmasını giderir. Ayva varise karşı iyidir, yorgunluğu, bitkinliği giderir."

Ayva hoşafının ağız yaralarına, akciğer veremine iyi geldiğini, gece uyurken ağızdan salya gelmesini önlediğini de belirten Prof.Dr. Karadeniz, şöyle devam ediyor:
"Yaprağı kaynatılıp içilirse ishali keser. Ayva yaprağı kaynatılır, suyu ile gargara yapılır, pişmiş yaprakları ile de lapa yapılıp boğaza konursa boğaz ağrısını ve şişliğini giderir. Burun kanamasını önlemek için buruna ayva suyu çekilmelidir. Ayva suyu aşırı adet kanamasını önler, bağırsak kanamalarını keser, dizanteriye karşı çok faydalıdır. Doğumu kolaylaştırmak için ayva suyu ve ayva çekirdeği kaynatılıp içilmelidir.

Ayva kabuğu veya ayva çekirdeği kaynatılıp içilirse, idrar yolu iltihaplarına iyi gelir. Ayva suyu iştah açar, böbrek ve sidik torbası iltihaplarını iyileştirir. Grip ve nezle olanlar bol bol yemelidirler. Ayva suyu vücudu terletmek için çok etkilidir. Ayva böbrek zafiyetine, mide zafiyetine, karaciğer zafiyetine, mide bulantısına, deniz tutmasına, mide gevşemesi ve mide düşmesine, çok faydalıdır. Pişirilmiş ayva iyi gelir.

Ayva suyu vesveseye ve mide ülserine iyi gelmekte, dimağı kuvvetlendirmektedir. Göz beyazı, göz kapak ve kirpiklerinin iltihaplanmasında ayva yaprağı kaynatılıp soğutulduktan sonra gözler günde birkaç kez yıkanır. Ayva meyvesi üzerindeki tüyler kanayan yere konursa kanamayı durdurur. Beyaz akıntıya karşı ayva yaprağı kaynatılıp aç karnına içilmeli ve haricen yıkanılmalıdır. Ağız içi yaraları ve boğaz iltihapları için kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesi ile elde edilen şurup gargara olarak kullanılırsa şifa verir"

Tuesday, July 31, 2007

Selülite karşı greyfurt




Doğanın sunduğu birçok ürün, bileşimlerindeki malzemeler sayesinde hem yaşlılığı geciktirici, hem de formda kalmayı sağlayıcı özellikler sunuyor.


Son birkaç yıldır, olumlu özellikleri kozmetikçiler ve alternatif tıp tarafından keşfedilen doğal ürünler arasında, greyfurt meyvesi, ayçiçeği ve yeşilçay ilk sıralarda yer alıyor...

Greyfurtlu diyet kilo verdiriyor

Greyfurt meyvesinin, bileşimindeki C vitamini, kalsiyum, fosfor ve potasyum sayesinde sindirim salgılarını uyararak hazmı kolaylaştırdığı, idrar söktürerek böbrek taşlarının atılmasına yardımcı oluyor.

Greyfurt ayrıca kanı temizleme özelliğine de sahip. Böylelikle beden ve zihin yorgunluklarını azaltıyor, üstelik sabahları aç karnına alındığında vücuttaki fazla yağların erimesine yardımcı oluyor. Amerika’da yapılan araştırmalar greyfurt meyvesiyle birlikte uygulanan diyetlerin, kilo verme sürecini hızlandırdığını da ortaya koyuyor.

Serbest radikallerle savaş

E vitamini çok etkili bir antioksidan. Hücre yenilenmesine ayardımcı oluyor, yaşlanma sürecini geciktiriyor, ayrıca cildin yenilenmesine yardımcı oluyor.

Cildin yaşlanmasında serbest radikallerin de etkisi oldukça fazla. Ayrıca hücre zarı ve hücre içinde ciddi bozukluklara yol açabiliyor. E vitamini antioksidan etkisi serbest radikallere karşı savaşıyor. E vitamini ayrıca UV ışınlarının zararlı etkilerinin önlenmesinde önemli bir role sahip.

Aynı zamanda cildin bağışıklık sisteminin güçlenmesinde etkili. E vitaminin yoğun olarak bulunduğu doğal besinlerden biri Kuzey Amerika ve Avrupa’da yetişen çuha çiçeği.

Ancak tohumundan elde edilen yağın kullanımı henüz yeni.

UV ışınlarına karşı havuç öneriliyor

Havuç yağı ise içerdiği kartenoidler sayesinde cilt sağlığı için vazgeçilmez kaynaklardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Kolaylıkla sindirilebilen bu antioksidanlar en yoğun olarak havuçta 600 farklı çeşidiyle bulunuyor.

Vücutta A vitaminine dönüşen beta karoten cilt yaşlanmasını geciktirici özellikleriyle öne çıkarken yan aynı zamanda güneşin zararlı UV ışınlarından koruyucu etkisiyle biliniyor. Likopen ise sebze ve meyvelerde doğal olarak bulunan karoten ailesine ait bir pigment.

İnsan vücudu likopen üretmediği için vücut yoluyla alındığında hücreler arasındaki bağları güçlendiriyor ve hücre metabolizmasının gelişimine yardımcı oluyor.

Tamamen doğal...

Türkiye’de seçkin eczanelerde satılmaya başlanan antioksidan etkili ‘Greenplus’, enerji ve diyete yardımcı ‘Grapefruit Plus’, anti aging etkili ‘Sun Shine Plus’ ve selülite karşı ‘New Celerase Plus’ kapsüllerinden oluşan dörtlü kombinasyon yağların eritilmesinde, sağlıklı ve hızlı kilo verme sürecinde etkili. Ayrıca hücre yenilenmesine yardımcı olarak yaşlanma sürecini yavaşlatıcı özellikleri de bulunuyor.

Zayıflatan 10 yaz yiyeceği..!




Bu yaz zayıflayanlar kervanına katılmak istiyorsanız, size yardımcı olacak öneriler burada.


1. Salatalık
Düşük kalori ve yüksek su içeren salatalık, formda kalmanızı ve zayıflamanızı sağlar. Sadace bir salatalıkta sadece 45 kalori vardır.

2. Kırmızı üzüm
Bir kasede ortalama 80 kalori içerir, soğuk üzüm tatlı isteğinizi karşılayan mükemmel bir seçenek olabilir.

3. Yaz salatası
Ağırlıklı olarak düşük kalorili yaz sebzeleri içeren yaz salataları, kalori bakımından oldukça düşük ancak doyurucu ve zayıflatıcıdır.

4. Soğuk filtre kahve
Cafein sizi canlandırır.. Kaymaksız süt eklenmiş filtre kahve, kan şekeri seviyenizin normal kalmasına ve metabolizmanızın çalışmaya devam etmesine yardımcı olur.

5. Izgarada pişirilmiş sebzeler..
Mantar, soğan, dolmalık biberler, kabak, patlıcan, kuş konmaz gibi sebzeleri ızgarada pişirin. Hem hazırlaması kolay hem de düşük kalorilidir.. Zeyinyağı ile hafifçe yağladığınız sebzeler, tuz eklenerek yenilebilir.

6. Yağsız patlamış mısır
Mısır yağda yapıldığında kilo almanıza neden olabilir. Ancak bir kase yağsız patlamış mısırda sadece 30 kalori ve 2 gr lif bulunur. Bunu yiyerek de zayıf kalabilirsiniz.

7. Yağsız çeşnili yoğurt
Serinlemenin en doğal yolu yoğurt aynı zamanda zayıflamanıza da yardımcı oluyor. Yağsız yoğurdun içerdiği karbonhidrat ve protein uzun süre tok hissetmenizi sağlar.

8. Şekersiz buzlu çay
İlk başta ´şekersiz´ tanımlaması size hoş gözükmeyebilir. Kalorisiz doğal içecek buzlu çayınıza taze meyve dilimleri ekleyerek içeceğinizi tatlandırabilir, gecenizi serinletebilirsiniz.

9. Karpuz
Bol bol karpuz yiyin.. Su ve C vitamini bakımından zengin olan karpuzun bir kasesi veya suyu sadece 80 kaloridir.

10. Çorba
Midenizi yeni yapılmış ve biraz soğumaya bırakılmış domates çorbası ile doldurun. Bir kase çorba sadece 50 ila 100 kalori arasındadır..

Friday, July 27, 2007

Saç Bakımı




Evde saç boyama sanatı

Her kadın aynaya baktığında kendinde bir değişiklik görmek ister. Bunun da en kolay yolu saç rengini değiştirmektir.

Ancak çalışan kadınlar için kuaförde zaman harcamak, bir başka zamandan çalmak anlamına geldiği için çoğu kez böylesi değişiklikler arka plana atılır. Bu nedenle artık her gün daha fazla kadın gerek zamandan ve paradan tasarruf etmek, gerekse sadece denemek amacıyla saçını evde boyamayı tercih ediyor. Siz de markette dolaşırken saç boyası reyonunda takılıp bir türlü karar veremeyenlerdenseniz, işte size mükemmel sonuçlar elde etmenin püf noktaları!


Seçiminizi iyi yapın

Daha önce hiç kalıcı boya denemediyseniz önce geçici bir boya seçmeniz iyi olacaktır. Böylece beğenmediğiniz bir sonuç aldığınızda geri dönmeniz kolaylaşır. Teninize uyacak ve doğal saç renginizden iki ya da üç ton koyu olacak bir renk seçin. Beyazlık ya da grilikleri de dikkate alırsanız, birkaç ton koyuluk iyi bir kapatma görevi görecektir. Aksi takdirde bu bölgelerde ilginç turunculuklarınız olabilir.

Kendinizi hazır hissettiğiniz anda adım adım uygulamaya geçebilirsiniz:

1- Saçlarınızın durumunu değerlendirin

Saçınızı boyamadan önce, ne halde olduklarını kontrol edin. Saçınız ne kadar sağlıklı olursa, alacağınız sonuç da o kadar iyi olacaktır. Bu nedenle boyama işlemini gerçekleştirmeden önceki hafta, saçınıza birkaç kez bakım yapın. İçinde, saçları güçlendiren B vitamini, pantenol, E vitamini, avokado veya Hindistan cevizi yağı gibi nemlendirici maddeler bulunduran ürünleri deneyin. Eğer saçlarınız çok kuru ve yıpranmışsa ve kırıklar varsa, o zaman saçı boyamak pek iyi bir fikir olmayabilir. Saçlarınızı biraz kestirip, bir süre bakım uygulamak ve boyayı sonraya bırakmak daha iyi olacaktır. Saçlarınızı boyadıktan sonra da ayda iki kez bakım yapmaya devam edin.

2- Doğru rengi seçin

Başarının anahtarı doğru rengi seçmektir. Parlak gün ışığında doğal saç renginize iyice bakın. Daha sonra gözlerinize ve cilt renginize uyan, bunları tamamlayan bir renk seçin. Örneğin; eğer cildiniz sarımsı veya buğday tonlarındaysa o zaman kırmızı, kestane rengi, bakır veya kızıl - kahve tonlarını tercih edebilirsiniz. Cildiniz beyaz veya kırmızıysa, o zaman küllü renkleri ve bej tonlarını deneyin.

3- Bir yöntem belirleyin

Profesyoneller, yarı kalıcı veya yıkanınca çıkan boyalarla başlamayı öneriyor. Bunlar daha hafif ürünlerdir ve genelde 28 yıkamaya kadar dayanırlar. Kalıcı boya istiyorsanız, damlamayan formülleri tercih edebilirsiniz. Ayrıca kurumuş olan uçlar için, boya öncesi bakım paketi olanları tercih edebilirsiniz. Boyamaya başlamadan önce, kutu üzerindeki talimatları mutlaka okuyun. Böylece uygulamanız daha kolay olur ve alerji olasılığını da düşürebilirsiniz.

4- Rengi korumak için

Saçınızı boyayıp şekil verdikten sonra, elde ettiğiniz rengi korumak isteyeceksiniz. Saç renginizi uzun süre muhafaza etmek için güneş ve klordan uzak durun, saç kurutma makinesi, fön ve maşa gibi sıcaklığı çok yayan aletleri fazla kullanmaktan kaçının. Bunlar hem rengin atmasına hem de saçın yıpranmasına neden olurlar. Saçınızı parlak ve nemli tutmak için, özellikle boyalı saçlar için üretilmiş şampuan, saç kremi ve bakım ürünlerini uygulayın.

Bunlara dikkat:

Başlamadan önce mutlaka kullanım kılavuzunu iyice okuyun.

Boyamaya başlamadan önce bütün gereçlerin tam olduğundan emin olun.

Eski bir gömlek giyin ve eski bir havlu kullanın.

Saçınızın etrafındaki cildin lekelenmemesi için biraz vazelin sürün, ancak saça bulaştırmamaya dikkat edin.

Boya sürerken mutlaka eldiven kullanın.

Saçları bölerken ve boyayı dağıtırken geniş ağızlı bir tarak kullanın.

Cilde bulaşan boyayı ıslak mendil, şampuanlı veya cilt temizleyicili pamuk ile silin.

Rengin tutması için saati ayarlayın.

Bunlardan kaçının:

Saçınız açık kahverengiden daha koyuysa renk açıcı ya da sarartıcı maddeler kullanmayın. Aksi takdirde saçınız turuncu olur.

Cereyan yapan bir yerde ya da ateş yakınında oturmayın. Bu uygulama sürecini ve sonucu etkileyebilir.

Bekleme sırasında telefonla konuşmayın, aksi takdirde zamanın nasıl geçtiğini farketmeyebilirsiniz.

Saç boyalarının özellikleri

Doğal boyalar (bitkisel boyalar) saç telinin içine nüfuz etmez ve beyaz saçı tam olarak kapatamaz. Ancak saça bir ışıltı ve dolgunluk kazandırır. Dolayısıyla saça bakım yapmaları nedeniyle avantajlıdır. Eğer saçınızı boyamak değil de sadece kuvvetlendirmek istiyorsanız, nötr kına uygulayabilirsiniz.

Doğal boyaların özelliği; sentez ile elde edilmiş boyalarınkine oranla çok daha ufak olan molekülleridir. Bu özellik onların saç telinin tümüne ve özellikle saç telini oluşturan kabuğa nüfuz etmelerini sağlar. Böylece direkt boyaların yaptığı gibi saç renginin geneliyle bütünleşirler.

Doğal boyalar şampuanlamayla yok olur. Düzenli olarak kullanılırsa yoğunlukları artar. Çünkü saçta halen var olan boyanın üzerine tutunurlar. Böylece doğal boyalar, saçın genel bütünlüğünü bozmadan saç renginin sabit tutulabilmesi açısından yararlıdır.

Kimyasal boyalara oranla daha uzun bir bekleme süresiyle uygulanmalıdırlar. Bu süre genellikle bir saat olmasına rağmen, her şey saçınızın doğal rengi ve kalitesine bağlı olarak dikkatle uygulanmalıdır. Örneğin açık renk saçta 'havuç turuncusu' gibi bir sonuç istemiyorsanız, uygulama süresi kısa tutulmalıdır.

Doğal boyayla boyanmış bir saça kimyasal boya uygulandığında, kutuda belirtilen süreden daha uzun bir uygulama süresine ihtiyaç vardır. Kimyasal bazlı boyanın kuvvetlenen saça nüfuz etmesi ve bunu aşması daha uzun sürer. Beklenen neticeyi almak bazen birkaç denemeyle mümkün olur.

Thursday, July 26, 2007

Cilt Bakımı





Vücudun güneş gibi parlasın

Hala vücuduna esaslı bir yaz bakımı yapmadıysan, acele et. Plajda, alışverişte, partide güneş gibi parlayan ışıl ışıl bir vücuda sahip ol!

1. Açık ayakkabı giydiğinde ayaklarının bakımlı görünmesi için çorap ve spor ayakkabı giydiğin günlerde topuklarına vazelin sür.

2. Akne oluşmasını engellemek için iki saate bir yüzünü temizleme mendilleriyle sil ve güneş koruma kremini tekrar uygula.

3. Her gün plajda kullandığın şapka ve bandanalarını iki günde bir yıka. Böylece üzerlerinde güneş yağı birikmesini ve bu yağların yüzünde sivilce yapmasını engellersin.

4. Bronzlaştırıcını güneş koruma kreminle karıştırarak sür ve plajda parla.

5. Yatmadan önce tırnak diplerine zeytinyağı sür ve ellerine pamuklu eldiven giyerek uyu. Tırnakların manikürlü gibi olacak.

6. İkinci kat bronzlaştırıcını bacaklarının sadece iç ve dış taraflarına sür, ön kısmına değil. Böylece bacakların olduğundan daha ince görünecek.

7. Göz çevrendeki hassas deriyi, büyük güneş gözlüklerinin arkasına saklayarak kırışmasını engelle.

8. Günde en az altı bardak su içerek vücudundaki toksinlerin atılmasını hızlandırabilir ve sivilce oluşumunu engelleyebilirsin.

9. Sentetik karışımlı, hava geçiren kıyafetler, teri sürekli vücuduna yakın tutan pamuklu kıyafetlere göre daha sağlıklıdır.

10. Bütün gün yüzmekten ve güneşte yanmaktan kabaran üst derine hafif bir peeling yaparsan, fazla uğraşmadan sağlıklı bir cilde kavuşursun.

11. Kıyafetler seni güneşin zararlı ışınlarından korumaya yetmez. Örneğin beyaz t-shirt 9 SPF’ye kadar koruma sağlarken, siyah t-shirt’te bu koruma sadece 10 SPF’ye yükseliyor. Bu nedenle dışarı çıkmadan önce güneş gören yerlerine en az 15 SPF koruma faktörlü krem sür.

12. Vücudunun ön plana çıkarmak istediğin yerlerine ışıltılı vücut losyonu sür.

13. Plajda geçirdiğin bir günün ardından vücuduna mutlaka nemlendirici sür çünkü güneş cildini kurutur ve bu da cildinin nem dengesini korumak için daha fazla yağ üretmesine, sonunda da sivilcelerin oluşmasına neden olur.

14. Her gün kullandığın yüz toniğini buzdolabında sakla. Sıcak yaz sabahlarında yüzünü soğuk tonikle temizlemek için sabırsızlanacaksın.

15. Olgun bir avokadonun yarısını, 2 yemek kaşığı ezilmiş arı polenini ve 1 yemek kaşığı balı karıştır ve yüzüne sür. 20 dakika bekledikten sonra yüzünü iyice yıka.

16. Güneşten gerilmiş cildine soğutulmuş aloe jeli uygula.

17. Sıcakta vücudunda oluşabilecek akneleri önlemek için arındırıcı özelliği olan bir duş jeli kullan.

Monday, July 23, 2007

Cilt Bakımı




Bebek Gibi Bir Yüz İçin..

İşte size bebek gibi bir yüze sahip olmanın yolları. Evde kolayca bulabileceğiniz malzemelerle hazırlayabileceğiniz bu karışımları deneyerek farkı görebilirsiniz.

Yüz için nemlendirici maske

Malzemeler: Yumurta sarısı + süt
Hazırlanışı: Bir kapta yumurta sarısı ve bir kaşık sütü karıştırın. Bu karışımı yüzünüze yayın, üzerini ince bir bezle örterek on beş dakika bekleyin. Ardından kağıt mendille silerek temizleyin. Daha sonra sırasıyla, ılık ve soğuk suyla yüzünüzü yıkayın.
Ne işe yarıyor: Kuru ve nemsiz bir cildiniz varsa bu maske sizin için birebir. İçinde bulunan yumurta sarısı cildinizi beslerken, süt nemlendirecek, yumuşaklık verecek ve sıkılaştıracak.
Ne zaman kullanmalı: Bu maskeyi haftada bir kez uygulamak yeterli.

Siyah noktaların sonu geliyor

Malzemeler: Limon suyu + yoğurt
Hazırlanışı: Bir kase yoğurda bir limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı, gözlerinize gelmemesine dikkat ederek yüzünüze yayın ve 15 dakika bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla yıkayarak çıkarın.
Ne işe yarıyor: Limon suyu cildi dezenfekte eder, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir ve yağ miktarını dengeler.
Ne zaman kullanmalı: Bu maske haftada bir kez uygulanabilir.

Sivilceler için karnıbahar

Malzemeler: Karnıbahar + Zeytinyağı
Hazırlanışı: Sekiz adet karnıbahar yaprağını iki kaşık zeytinyağı ile beraber mikserden geçirin. Karışımı, problemli bölgeler üzerinde daha yoğun olacak şekilde yüzünüze yayın, on dakika bekleyin ve yüzünü ılık suyla temizleyin.
Ne işe yarıyor: Karnıbahar yapraklarının temizleyici fonksiyonu vardır.
Ne zaman kullanılmalı: Haftada bir ya da iki kez.

Kırışıklara karşı maske

Malzemeler: Kaymak + Elma
Hazırlanışı: Bu maskeyi hazırlamak için soyulmuş bir elma ve üç kaşık kaymağı mikserle bir kaç dakika karıştırmanız yeterli. Karışımı cildinize yaydıktan sonra temiz bir bezle yüzünüzü kapatın. Yaklaşık on dakika bekledikten sonra maskeyi silin ve yüzünüzü ılık suyla temizleyin.
Ne işe yarıyor: Kaymak cildi yumuşatır, nemlendirir ve cilde elastikiyet kazandırır. Kırışıklara karşı da etkilidir. Elma ise cildin diri kalması için önemli etken.
Ne zaman kullanmalı: Haftada bir kez.

Yağlı ciltler için

Malzemeler: Bal + süt + limon suyu
Hazırlanışı: Bir fincan içinde bir kaşık balı, bir kaşık limon suyunu ve kıvamın koyuluğunu bozmayacak miktarda sütü karıştırın. Karışımı yüzünüze ve boynunuza yayın ve hafifçe kuruyana kadar bekleyin. Maskeyi nemli bir sünger yardımıyla silerek temizleyin.
Ne işe yarıyor: Bal cildi yumuşatır ve limon suyunda bulunan aktif maddelerin daha iyi emilmesini sağlar. Bu maddeler de cildin yağ salgısını dengeler, fazla yağ salgısı sonucu oluşabilecek sivilceleri önler.
Ne zaman kullanılmalı: İhtiyaca göre 10 - 15 günde bir tekrarlayabilirsiniz.

Cilt Bakımı



Cildinize Kivi Tzaeliği..

Bilmem kivi sever misiniz? Bu tropikal meyve birkaç yıl öncesine kadar sadece bazı manavlarda satılıyordu. Artık pazarlarda, marketlerde rahatça bulunuyor.

Kivi çok özel bir meyve. Tüm meyvelerde olduğu gibi onun da içinde asitler ve birçoğundan fazla C vitamini var. Kivinin bir başka özelliği de sindiriminin çok kolay olması. Genelde yemekten hemen sonra meyve, mideyi şişirir ve yediklerimizin yağa dönüşmesini kolaylaştırır. Bu konuda istisna olan iki meyve vardır, biri çilek diğeri de bugün konumuz olan kivi. Asitler cildinizi yeniler: Meyve asitleri cildimizin yüzeyindeki ölü deri tabakasını hafifçe soyarlar. Yani "peeling" yaparlar. Böylece cildin rengi canlanır, yumuşar ve hafif lekeler, siyah noktalar azalır. Ölü deri atıldığı için cilt yenilenir, kolajen sentezi canlanır, içten dışa doğru dolgunluğu ve esnekliği artar. Meyve asitlerinde mikrop üremesi zordur. Tümünün anti bakteriyel özelliği vardır. Bu nedenle sivilcelere de çok iyi gelirler.

Vitaminler besler

C vitamini bakımından en zengin meyvelerden biri kividir. C Vitamini ise kolajenin en iyi besinlerinden biridir. Ayrıca kivi, bir miktar B vitamini ve zengin minerallerle doludur. Örneğin kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi. Tümü de cildimize yararlıdır.

Kivi maskeleri

Sizin için hazırlanması en basit olan maskelerden birkaç örnek vereceğim. Esasında harika kivi kremleri de yapılabilir ama onlar biraz daha fazla malzeme ve özen isterler. Aşağıdaki yöntemleri ise kolayca uygulayabilirsiniz. Hangisini seçerseniz seçin, ardından yüzünüzü ılık ve soğuk suyla dönüşümlü olarak çalkalayıp, yumuşak bir havluyla ovalamadan kurulayın. Sonra nemlendiricinizi sürün.

Dilimlenmiş kivi halkaları

Fazla olgunlaşmamış bir kivinin kabuklarını bir zar gibi soyun, sonra keskin bir bıçakla, mümkün olduğu kadar ince dilimlere ayırın. Ardından rahatça uzanıp, hatta bir de müzik eşliğinde bu halkaları yüzünüze yerleştirin. Cilt tipinize bağlı olarak 5-15 dakika kadar bu şekilde dinlenin.

Kivi suyu ile kompres

Kiviyi önce presle veya blender ile sıvı hale getirin. Sonra steril bir sargı bezini hazırladığınız kivi suyuna batırarak, yüzünüze kompres yapın. Bu işlemi 10 dakika kadar sürdürebilirsiniz.

Kivi suyu + kil

Kivi suyuna bir miktar kil ilave edip, temiz ve küçük bir tahta kaşıkla krem kıvamına getirin. Bu karışımı maske şeklinde yüzünüze sürün. Sırt üstü uzanıp veya koltuğa yaslanıp 10 dakika dinlenin. Bu maske özellikle yağlı ve sivilceli ciltler için çok yararlıdır.

Her cilt özeldir

Herkesin cildinin kendine has özellikleri vardır. Örneğin vitamin ve mineralleri emebilme kapasitesi aynı değildir. Kalın ve yağlı ciltlerde emilim daha zordur ve ölü tabakalar daha fazladır. Bu nedenle daha güçlü ürünlere ihtiyaç duyarlar. Kişinin yaşı da önemlidir. Zamanla cildin emme gücü azalır. Dolayısıyla ya daha güçlü ürünler seçmek ya da kullanma sıklığını artırmak gerekir.

Kalın ve yağlı cilt

Cildiniz kalın ve yağlı ise, kivi maskeleri sizin için idealdir. Cildinizdeki gözenekleri sıkıştırır ve yağlanmayı dengeler. Mümkünse olgunlaşmamış kivi kullanmaya çalışın. Haftada iki kere 15 dakikalık maske uygulayabilirsiniz. Eğer sivilceleriniz varsa, killi maskeyi tercih edin.

Yağlı ve ince ciltler

Bu tip ciltler kadınlara özgüdür. Erkeklerin cildi genelde daha yağlı ve kalındır. Ne yazık ki ince ciltler kolayca sarkabilir. Kivi maskesi bu tip cilt için çok uygundur. Bol miktarda C vitamini sayesinde kolajen sentezi artar ve cilt gerilir. Haftada 2 kez 5'er dakikalık maskeler sizin için yeterlidir.

İnce ve kuru cilt

En hassas cilt tipidir. Şevkat ve bakıma ihtiyacı çoktur. Kivinin özellikle kabuk kısmındaki C vitamini bu tip ciltlerin yenilenmesine yardımcı olur. Haftada iki kez uygulayabilirsiniz. Cildin tahriş olmaması için maskeyi 5 dakikadan fazla tutmayın.

Normal cilt

Kivi maskesi bu tip ciltleri daha da berraklaştırır ve rengini açar. Maske için önereceğim sıklık ve süre, haftada 2 kez, 10 dakikadır.

Cilt Bakımı



Cilt Temizliğinin Püf Noktaları..

İyi bir yüz temizliği, ciltteki yağın kirlenen kısmını ve fazlasını arındırmalı ancak tümünü silip süpürmemelidir.

Bütün bir yıl yaz mevsimini bekliyoruz. Ama hepsi iki aydan ibaret ve hemen geçip gidiyor. Eylül ayını yarıladık bile! Havada tatlı bir serinlik ve rüzgar hakim. Yağmur ise yağdı yağacak. Sonbahar evimize ve kendimize döndüğümüz bir mevsim. Zaten sıcaktan kaçmaya çabaladığımız hareketli bir dönemden sonra, biraz dinginliğe ve bakıma ihtiyacımız var. Şimdi sağlık sorunlarımızla ilgilenmenin, yavaş yavaş cildimizi ve yıpranan saçlarımızı toparlamanın zamanı geldi. Güneşin pırıltısı biraz daha azalınca derin bakımlara geçebiliriz.

CİLDİNİZİ TEMİZLEYİN

Eylül başı temizlik dönemidir. Bir seyahatten sonra eve döndüğünüzde ne yaparsınız? Önce evinizi toparlar ardından valizlerinizi boşaltıp son olarak da çamaşırlarınızı yıkarsınız. Bunlar, cildimiz için de geçerlidir. Cilt bakımında ilk adım, günlük temizliktir. Her sabah ve her akşam olmak üzere, günde iki defa cildimizi özenle temizlemeli ve tonikle silmeliyiz. Ardından nemlendiricimizi sürebiliriz. Birçok insan makyaj yapmayı ihmal etmez ancak cilt temizliğine gereken özeni göstermez. Oysa makyaj yapılsa da yapılmasa da, yüzünüzün düzenli olarak günlük birikimlerden arındırılması gerekiyor.

KURU CİLTLERE KREM

Yağlı ciltlerde jeller ve losyonlar, kuru ciltlerde kremler tercih edilir. Bu tip ürünlere, genel olarak "temizleme sütü" adı verilir. Bu tip temizleyiciler, özellikle kıl köklerinde bulunan sertleşmiş sebumun (cildin yağ salgısı) ve sebuma bulaşmış olan kir ve makyaj artıklarının temizlenmesinde çok etkilidir. Bu açıdan derin bir temizlik sağlarlar. Temizleme kremlerinde daha fazla yağ (%40-50) losyonlarda ise daha az yağ (%10-25) bulunur. Yağlar, ciltteki yağı (sebum, yağ ve makyaj artıkları), su ise suda eriyebilen maddeleri çözer. Kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler ise tonikli pamukla silinerek temizlenir. Göz çevresindeki deri çok hassastır. Bu nedenle daima özel bir temizleyici tercih edilmeli ve göz çevresine çok nazik davranılmalıdır.

MİKROFİBER KUMAŞLAR

Cilt temizliği veya hafif peeling için özel olarak imal edilen mikrofiber kumaşlar ve eldivenler oldukça etkili bir şekilde temizliği tamamlarlar. Onları sadece su ile ıslatarak kullanırsanız, daha önce özenle temizlediğiniz yüzünüzden hala kir çıktığını fark edersiniz. İçinde hiçbir kimyasal olmadığı için en hassas ciltlere bile uygulanabilir. Her yerde bulunmuyor ama rastlarsanız hem yüzünüze hem de vücudunuza uygulayabilirsiniz.

TONİK TEMİZLİĞİ ÖNEMLİ

Cildin günlük bakımı yapılırken ikinci adım, kalan son artıkları arındıran ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulamasıdır. Temizleme kremleri ve losyonlar, sabunlar ve jeller ciltteki yağı ve suda eriyebilen maddeleri çözdükten sonra, kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler tonikle silinerek temizlenir. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Bazı toniklerde salisilik asit, portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya daha farklı maddeler de kullanılır. Tonik seçerken alkolsüz olanları tercih edin. Sade gül suyu ve maden sodası gayet iyi toniklerdir.

GÖZENEKLERİ TEMİZLEYİN

Gözeneklerin sıkışması aslında hatalı bir ifadedir. Çünkü gözeneklerin kas yapısı yoktur. Bu nedenle de açılıp kapanması veya sıkışıp gevşemesi söz konusu değildir. Ancak biriken kirler ciltteki gözenekleri tıkayarak zorlar ve genişlemesine yol açar. Tonikler bunları temizlediği için gözenekler tekrar normal boyutlarına dönerler. Tonikler düzenli olarak kullanıldığında gözeneklerin açılmasına pek fırsat kalmaz. Öte yandan, toniklerin içinde bulunan maddeler cildi biraz tahriş ettiği için dokular hafifçe şişer. Bu tepki gözenekleri geçici bir süre için sıkıştırır. Tabii bu yapısal bir değişiklik değildir, kısa süreli bir toparlanmadır.

Cilt Bakımı




Cilt kuruluğu ciltte kaba, pullu, kırışık görünüme neden olup kaşıntıya ve çatlamalara yol açabiliri. Cildin kurumaya eğilimi yaşla birlikte artar. Cilt kuruluğunu gidermek için normal cilt yağlarının kaybolmasını engellemek ve cilde yağ eklemek gerekir. Cildin su ile ıslatılması durumu kötüleştirir, çünkü cildi yumuşak tutan doğal yağları uzaklaştırır. Sabunlar ve uygunsuz kozmetik ürünler, hatalı cilt bakımları da benzer etkileri yaparak kaba görünüme yol açar, cildi yıpratır, cildin erken yaşlanmasına sebep olur.

Aşırı yağ üretimi besinlerle ilişkisiz olup cilt yapısına bağlı ortaya çıkar. Yağlı ciltlerde veya karma ciltlerde yağı kurutmaya çalışmak rebound etki (ters etki) yaparak durumu kötüleştirir. Cildi dengeleyici, ancak kurutmayan özel bakımlar uygulanmalıdır.Örnek ürünleri aşağıdaki cilt bakım reçetelerinde bulabilirsiniz.

Cilt tipiniz ve cildinizin ihtiyacı teşhis edilerek gereken profesyonel bakımlar uygulanmalıdır. Profesyonel bakımlara örnekler:

-Kollajen bakımlar (kollajen serumlar,kollajen maskeler,...),

-Güneş sonrası onarıcı bakımlar (antioksidanlar,peeling veya mikrodermabrazyon ile lekelerin azaltılması,kollajen ile güçlendirme,yoğun nem maskeleri...)

-Yoğun destekleyici bakımlar (vitamin-E,vitamin-C,antioksidanlar içeren serumlar ve maskeler),

-Yoğun besleyici ve kırışıklık azaltıcı bakımlar (DNA-RNA ,FOSFOLİPİD serumları ve maskeleriQ-10 enzim kürleri,havyar bakımı,...)

-Kırışıklığın derinliğine göre peeling, lifting, dermabrazyon, cilt altı enjeksiyonlar ...

Unutulmamalıdır ki bilinçli tercihler ve doğru uygulamalar ile cildinizin yıpranmasını geciktirebilir ve her zaman bakımlı olabilirsiniz.

Saturday, July 14, 2007

Olive oil, or a natural elixir (Zeytinyağ)

According to Greek mythology, the city of Athens was named after the goddess Athena as an act of homage in recognition of her gift of an olive tree to its citizens. (Poseidon's gift of a horse was deemed unworthy.) Legend has it that all the olive trees in the world sprang from Athena's original tree. Excavations in Urla near Izmir revealed that the olive oil industry in Anatolia dates back to 600BC. In comparison, the Taris Olive and Olive Oil Agricultural Sales Cooperatives Union in Izmir "only" dates back to 1913, a mere 90 years.


Efsaneye göre insanın zeytin ağacıyla tanışması şöyledir: "Baş tanrı Zeus yeni kurulan bir kentin sahibini belirlemek için bir şart koşar. Kim ki insanlığa en değerli armağanı verecektir, o, kentin sahibi olacaktır. Bunun üzerine deniz tanrısı Poseidon ile bilgelik tanrıçası Athena yarışmaya başlar. Poseidon üç dişli çatalını bir kayaya saplar ve insanları uzak diyarlara götürecek, savaşlar kazandıracak olan atı yaratır. Athena ise mızrağını yere saplayarak onu bir zeytin ağacına dönüştürür. Şehir halkı zeytin ağacının zenginlik ve bereket kaynağı olduğuna karar verir. Böylece, tanrıça Athena'nın onuruna kente onun adı verilir."Yeryüzündeki tüm zeytin ağaçlarının da, bir kadın eliyle insanlığa armağan edilen Athena'nın ağacından çoğaldığı söylenir. Zeytin ağacının özü olan zeytinyağı ise Anadolu'da tam 2 bin 600 yıldır üretiliyor. İzmir'in Urla ilçesindeki Klazomenai antik kentinde yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan zeytinyağı işliği M.Ö. 6. yüzyıla tarihleniyor. Günümüz İzmir'inde ise 'Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği', Ege'nin 2 bin 600 yıllık zeytinyağı geleneğini tam 90 yıldır kesintisiz sürdürüyor.


A world covered in olive trees

CEO Cahit Cetin told us that, as a child in Edremit in the 1940s, he thought the whole world was covered in olive trees. Today, olives still mean the world to him and to all 27,000 producers in the union.


Dünya zeytinle kaplı (mı)?
1913 yılında kurulan birliğin yönetim kurulu başkanı Cahit Çetin'in, yaptığımız konuşma sırasında anlattığı bir çocukluk anısı aslında Tariş'in diğer çalışanlarının da zeytinle olan ilişkisine ayna tutacak nitelikte. Çetin'in anısı şöyle. "Çocukluğumun geçtiği Edremit Körfezi kıyısındaki Güre 1940'lı yıllarda deniz kıyısından, Kaz Dağları'na kadar zeytin ağaçlarıyla kaplıydı. Babamla en fazla Edremit'e giderdik, yol boyu her taraf zeytinlik. Hal böyle olunca çocuk aklıyla ben bütün dünyanın zeytin ağaçlarıyla kaplı olduğunu sanırdım. Beş, altı yaşlarındayken bir gün babamla Balıkesir'e gitmek için yola çıktık. Edremit'ten sonra Havran'ı geçince zeytinlikler bitti. Önce şaşırdım sonra anladım ki dünya zeytin ağaçlarıyla kaplı değil." Ancak gerek Cahit Çetin'in, gerekse diğer yöneticilerin kişisel dünyaları zeytinle kaplı. Onlarla konuşurken zeytine olan sevgilerini hissetmemek mümkün değil. Ayrıca, Ege misafirperverliğini fabrika şartlarında bile göstermekten geri kalmayan Tariş yöneticileri aynı zamanda birliğin 27 bin üreticisinin içinde yer alıyorlar. Onların da Ege'nin çeşitli yerlerinde zeytinlikleri var ve onlar da mahsüllerini Tariş'e veriyorlar.



Available in 25 countries

After firmly establishing their presence in Aegean, the union expanded its activities abroad. Today, Tariş products are sold in 25 countries, from the US to New Zealand and from the UK to Japan. International sales amount to 1.5 million USD. In addition, they sell 14,500 tons of unbranded olive oil annually, earning 40 trillion TL. Taris recently introduced a new line of 65 different olive oils ranging from organic to regional varieties which are sold in attractive glass and ceramic packaging. The collection includes "Eolia", an olive oil made from Edremit olives, which is named after the former inhabitants of the region. Similarly, "Moskonisi" is made from olives from Cunda Island and takes its name from the old name of the island. The union includes 33 cooperatives and 28 olive pressing facilities established in the region between Ezine and Fethiye. The union provides comprehensive support to its members in order to maintain its scrupulous high standards from production to distribution.


Dünyanın 25 ülkesindeki marka
Tariş'in yönetiminde tarihi boyunca her zaman içinde bu sevgiyi taşıyan ve işin içinden gelen insanlar bulunmuş. Aydın ve dünyaya açık Ege çiftçisinin birliği olan Tariş yerellikten aldığı gücünü evrenselleştirmiş. Tariş, ABD'den Yeni Zelanda'ya, İngiltere'den Japonya'ya kadar dünyanın 25 ülkesine markalı ürünlerini pazarlıyor. Bu satış yıllık 1.5 milyon USD'yi buluyor. Ayrıca, markasını koymadan pazarladığı zeytiyağının yıllık miktarı 14 bin 500 ton, cirosu ise yaklaşık 40 trilyon Türk Lirası.Zeytinyağını üretmek kadar sunumunun da önemini bilen Tariş son yıllarda yeni bir koleksiyon hazırlamış. Cam ve seramik şişelerden oluşan koleksiyonda organik yağlardan yöresel yağlara kadar yaklaşık 65 farklı çeşit var. Kolleksiyonun en ilginç ürünleri yöre zeytinyağları. Örneğin, Edremit yöresinin zeytinlerinden üretilen zeytinyağına bölgenin eski halkının adı olan 'Eolia' adı verilmiş. Aynı şekilde Cunda'nın zeytinlerinden üretilen zeytinyağına da Cunda Adası'nın 'Kokulu Ada' anlamına gelen eski adı 'Moskonisi' denmiş. Ezine'den, Fethiye'ye kadar olan bölgede 33 kooperatifi olan birliğin, yine bu bölgede 28 zeytinyağı sıkma tesisi var. Tariş'in çiftçisine sunduğu Arge hizmeti üretimden başlıyor. Gübrelemeden ilaçlamaya, sonrasında ürünün toplanmasına kadar zeytinin her aşamasında üretici bilgilendiriliyor. Çünkü iyi zeytinyağına ulaşmanın yolu üretim, hasat ve nakliyenin doğru yapılmasından geçiyor.



Olive oil tasters

The olive oils undergo a series of tests before being sent to the Izmir central bottling plant. Crucially, the oils are tasted by master tasters to assess their flavour and fragrance. Trained by the International Olive Oil Council, the tasters are not allowed to smoke, use perfumes or wear makeup! During tasting sessions, the oil is heated to 30 degrees in a glass bowl. The taster first tests the fragrance and then the taste of the oil. At least 15 minutes must pass between each tasting. Eating a slice of apple helps clean the palate. After the oils have been tasted, they are blended together to produce the ideal fragrance and flavour. Once the oil is bottled, it is ready to be distributed to us, the grateful end-users. Taris put it best when they described olive oil as "liquid sunshine". Perhaps all of us are Athenians after all!




Zeytinyağı degüstatörleri

Bölgelerdeki tesislerde elde edilen zeytinyağları şişelenmek için İzmir'deki merkeze gelene kadar üç aşamada analiz ediliyor. Bu analizler zeytinyağının asit ve kimyasal değerlerini belirliyor. İzmir'de son şişeleme öncesi tekrarlanan bu analizlere bir de duyusal testler ekleniyor. Yani devreye 'degüstatörler' giriyor. Degüstatörler, yani tadımcılar zeytinyağının şişelenmeden önce ve sonrasında tat ve koku durumunu kontrol ediyorlar. Farklı zamanlarda farklı ülkelerde 'Uluslararası Zeytinyağı Konseyi' tarafından verilen degüstasyon eğitiminden geçmiş olan tadımcılar, sigara içmiyorlar. Ayrıca parfüm, kokulu sabun kullanmıyorlar ve makyaj yapmıyorlar. Bütün bunlar zeytinyağının tat ve kokusunu doğru anlayabilmek için yapılıyor. Renkli cam bir kaba alınan zeytinyağı önce 30 dereceye kadar ısıtılıyor.Ardından uçucu ve aromatik bileşenlerinin açığa çıkması için kap sağa sola hafifçe sallanıyor. Önce koklanan yağ sonra tadılıyor. Tadımcı o anda algıladıklarını önündeki kağıtta yazan iyi ve kötü özelliklerin karşılarına puanlıyor. İkinci bir tadım için aradan en az 15 dakika geçmesi gerekiyor .Tadımcı bu arada bir dilim elma yiyerek ağzını temizliyor. Tadımdan çıkan sonuçlara göre zeytinyağının olumsuz özellikleri harmanlanarak ortadan kaldırılıyor. Şişeleme sonrası son analizler ve tadım işlemi yapılarak zeytinyağlar hayatımıza tat katmak üzere bizlere ulaştırılıyor. Sanırım yazıyı ülkemizin bu güçlü firmasının zeytinyağını tanımlamasıyla bitirmek doğru olur. 'Güneş Eridi Zeytinyağı Oldu'.

Friday, July 13, 2007

Saç Bakımı

Metropol Hayatı Saç Düşmanı...


İstanbul’un da aralarında bulunduğu 7 metropolde saçlar üzerinde yapılan bir araştırma, çevresel koşulların saç sağlığına zararlı etkilerini ortaya koydu.
Araştırmaya göre, Bangkok saça en fazla zarar veren kent. İstanbul dördüncü sırada. Kirlilik saçları cansız, güçsüz ve daha az parlak yapıyor.
Oxford Saç Vakfı Başkanı John Gray’in yaptığı araştırmada, aynı gün ve saatte, aynı saç örnekleri dünyanın 7 metropolündeki açık alanlara asıldı ve 7 gün boyunca buralarda tutuldu. Aynı saç örneklerinden biri de sağlıklı koşullarda saklanarak, bir haftanın sonunda zarar gören örneklerle karşılaştırıldı. Saç telindeki metal ve yüzey görünüm analizleri için Pantene firmasının laboratuvarlarının lazer teknikleri kullanıldı.
Analizlere göre Bangkok saça 0.1751 gram, Tokyo 0.1703 gram, Atina 0.1081 gram, İstanbul 0.1005 gram, Meksiko City 0.0762 gram, Londra 0.0513 gram, New York 0.0099 gram atık yüklüyor.
Saçta metal birikiyor
Gray’ın verdiği bilgiye göre, kentsel kirlenmeden kaynaklanan metalik birikim saçın bir numaralı düşmanı. Deneylerde, saçta protein yapıtaşlarının kaybına yol açan alüminyum, kadmiyum, demir gibi metallerin biriktiği görüldü. Bu birikimler sağlıklı saçlardaki ışığı yansıtma özelliği bozulup, saçların zayıf ve cansız görünmesine, hassaslaşmasına neden oluyor. Giderek artan matlık, pürüz ve yağlılık hissi de veriyor.
Ancak uzmanlar, çevresel faktörlerin, saç dökülmesi, kellik ve saç beyazlamasının sebebi olmadığını, bunun daha çok genlerle ilgili olduğunu belirtiyor.
Şehir hayatı saçı nasıl bozuyor?
Çevresel faktörler araştırmasının da gösterdiği gibi, saçta biriken ağır metaller ve hava kirliliği en önemli etkenler. Zararlı UV ışınları ve rutubet, protein yapıtaşlarını kaybettirirken saçı cansızlaştırır ve kolay kırılmasına yol açar.Saça yanlış uygulanan boya, perma, röfle gibi kimyasal işlemler,
Saçı seyrek yıkamak
Saç kurutma makineleri ve düzleştirme işlemi sonucunda saç protein yapıtaşlarını kaybeder ve yapısı zarar görür.
Stres kafa derisindeki kasların gerilmesine neden olarak saç köklerine kan akışını kısıtlar. Ayrıca kadınlar stresliyken saçlarıyla daha çok oynar, çekiştirir, adeta gerginliğinin acısını saçından çıkartır; yani mekanik hasar yaratır.
Ağırlığın yüzde 3’ü kadar yabancı madde yapışıyor.
Ağırlığın yüzde 3’ü kadar yabancı madde yapışıyorSağlıklı saç dışarıdan bakıldığında, parlak ve hacimli durur, kolay şekil alır ve dokunulduğunda yumuşaklık hissi verir. Sağlıklı bir saçta, saçın yüzde 90’ını oluşturan protein yapıtaşlarının eksilmemiş olması kriter, çünkü protein yapı taşları saçın gücünü, esnekliğini ve nemini koruyan en önemli faktör. Bangkok’ta saça bir günde toplam ağırlığının yüzde 3’ü kadar yabancı madde yapıştığını ölçtüklerini belirten John Gray, bunun zararını bir karşılaştırmayla açıkladı: ‘Bu, 60 kg olan bir insanın, haftada 1.9 kg, yılda ise 99 kg istenmeyen maddeyi taşıması demek.’

Saç Bakımı

Tüm Yönleriyle Saç Boyama


Kimyasal boyalar mı yoksa doğal boyalar mı, hangisini seçmeli? Saç rengini değiştirmek, beyazları gizlemek veya sadece bir ışıltı yaratmak için... En uygun saç boyası nasıl seçilir? Hangi metoda öncelik tanınmalı? Saç sağlığına zarar vermeden nasıl kullanmak lazım? Güzel günlerin şerefine saçlarınıza eğlence katın!

Kına çok popülerdir. Kınanın avantajı çivit, papatya gibi diğer doğal boyaların saç sağlığına verebileceği tehlikelerin hiçbirini bulundurmamasıdır. Kına en fazla tanınan doğal saç boyasıdır.


Hem saç boyası hem de dövme yapımında kullanılan kına; Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Hindistan’da yetiştirilen bir bitkiden elde edilir. Bu bitkiden elde edilen renkler sarıdan kırmızıya kadar değişirken esmer veya turuncu tonlarından geçer. Bunlar da maun ve kumral yansımalar elde edilmesine neden olur.

Birçok doğal boya kına kullanılarak yapılır. Ancak, bu bitki fazla bir renk seçeneği sunmaz; bu nedenle bazı üreticiler kına ile çivit gibi farklı karışımlar yoluna gider.


Doğal boyalar saç telinin içine nüfuz etmez, beyaz saçı tam olarak kapatamaz. Ancak saça bir ışıltı ve dolgunluk kazandırır. Dolayısıyla saça bakım yapmaları nedeniyle avantajlıdır. Eğer saçınızı boyamak değil de sadece kuvvetlendirmek istiyorsanız nötr kına uygulayın: boya maddelerinden arınmış kına saçınızı boyamaz.

Doğal boyaların özelliği, sentez ile elde edilmiş boyalarınkine oranla çok daha ufak olan molekülleridir. Bu özellik onların saç telinin tümüne ve özellikle saç telini oluşturan kabuğa nüfuz etmelerini sağlar. Böylece direkt boyaların yaptığı gibi saç renginin geneliyle bütünleşirler.


Doğal boyalar şampuanlamayla yok olur. Düzenli olarak kullanılırsa yoğunlukları artar; çünkü saçta halen var olan boyanın üzerine tutunurlar. Böylece doğal boyalar, saçın genel bütünlüğünü bozmadan saç renginin sabit tutulabilmesi açısından yararlıdır.

Kimyasal boyalara oranla daha uzun bir bekleme süresiyle uygulanmalıdırlar. Bu süre genellikle bir saat olmasına rağmen, her şey saçınızın doğal rengi ve kalitesine bağlı olarak dikkatle uygulanmalıdır. Örneğin açık renk saçta “havuç turuncusu” gibi bir sonuç istenmiyorsa, uygulama süresi kısa tutulmalıdır.


Doğal boyayla boyanmış bir saça kimyasal boya uygulandığında, kutuda belirtilen süreden daha uzun bir uygulama süresine ihtiyaç vardır. Kimyasal bazlı boyanın kuvvetlenen saça nüfuz etmesi ve bunu aşması daha uzun süre tutar. Beklenen neticeyi almak bazen birkaç denemeyle mümkün olur.

Wednesday, July 4, 2007

Saç bakımı


Saç bakım ürünleri faydalı mı..?


Banyomuzda birçok saç ürünü bulunur. Bunları kokuları, ambalajları, promosyonları gibi değişik sebeplerden satın alırız. Ancak tüm bu ürünlere neden ihtiyaç duyduğunuzu biliyor musunuz?




Şampuanlar


Şampuansız saçlarınızın nasıl görüneceğini bir düşünün. Havada uçuşan toz toprak içinde, kafa derinizin ürettiği yağlarla ve kullandığınız şekillendiricilerle, yıkanmamış saçlar matlaşır, yağlanır ve hatta kokmaya başlar. Sampuan suyla karışınca köpük üreterek ve yumuşatıcı etki kazanarak ( zengin amonyum sülfat ve sodyum sülfat gibi ) saçlarda ve kafa derisinde oluşan kirleri, oluşan yağları ve şekillendiricilerin kalıntılarını ortadan kaldırır. Yumuşatıcılar, yeni katkılarla köpükle durulanır. Köpük kirlerin arındırılması konusunda yardımcı olur. Şampuan tüm kiri yok eder ve saçınızın temiz, parlak ve dolgun gözükmesini sağlar.




Kremler


Şampuanlar saçın doğal nemini yok ettiğinden, sonrasında krem kullanılmazsa, saçlarınız kaba ve kuru kalır. Kremler saça, dimentikon ve trisetilmonyum klorit gibi maddelerle katkıda bulunarak, doğal yağlanmayı ve yüzeyin pürüzsüz kalmasını sağlar. Statik yüklenmeyi yayarak, saçların dağılmasını, dolanmış saçların kırılmasını önler ve saçları yumuşak, parlak tutar. Ancak yanılgıya kapılmamak gerekir: Kremler hastalıklı ve hasarlı saçları asla iyileştiremez; çünkü saç canlı bir madde değildir. Kremlerin kullanım yoğunluğu kişisel ihtiyaça göre değişiklik gösterir. Örneğin saçlarınız boyalı, kalın telli ve parlaksa, ince telli ve özellikle boyasız saçlara göre daha fazla krem gerekebilir.




Şekillendirici ürünler


Bunlar günlük kullanılan ürünler olmamasına rağmen birçoğumuz saçlarımıza istediğimiz şekli verebilmek için bu ürünleri banyomuzda bulundururuz. Şekillendirici ürünler, polimer ve reçine gibi maddeler ihtiva ederler ve saça arzu edilen şekli vererek o şekilde kalmasını sağlarlar. Piyasadaki en yaygın şekillendiriciler katkı maddesi olarak polikuaterniyum, PVP ve dimetalaminoetilmetakrilat ihtiva eder. Saç köpükleri, jöleli spreyler ve şekillendirici spreyler saçlardaki dolgunluğu, bukle ve kıvrımları kontrol ederek, bunların kalıcı olmasını sağlarlar.


Bu ürünler şekillendirme öncesinde, nemli saçlara uygulanır. Sıkıştırılmış spreyler ve bukle sağlayıcı sıvılar, katı jölelere göre daha hafiftir. Dolgunluk ve buklelerin kalıcılığını sağlamak için kullanılırlar. Bu hafif ürünler, jöleye göre saçların daha az katı ve doğal hissedilmesini sağlarlar. Katılaştırıcı ve şekillendirici jöleler, köpükler ve sprey ürünleri ile aynı etkiyi sağlamakla birlikte, daha ağırdırlar ve daha ziyade katı şekillerin elde edilmesi amacıyla kullanılırlar. Bunlar aynı zamanda anlık şekillendirmelerde veya kuru saçları yeniden şekillendirmekte de kullanılabilirler. Değişik ihtiyaçlara göre formüle edilmiş pek çok çeşit saç bakım ürünü mevcut olduğundan, bunlar arasından saç şeklimize ve yaşantımıza en uygun olanını seçmek gerekir.

Saç bakımı

Kakao yağı tedavisi

Koyu renk saçlı kişilerin uygulayabileceği bir başka bakım yöntemi ise aşağıda anlatılan bu karışımdır. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın. Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.

Saç bakımı

Protein tedavisi

Yumurta ile yapılacak protein tedavisi hemen hemen her tür saç için uygundur. İki yumurtayı çırpın ve içine yavaş yavaş bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir çorba kaşığı gliserin, bir çorba kaşığı sirke (mümkünse elma sirkesi) ilave edin. Saçınızı bir kez şampuanladıktan sonra saçlarınıza bu karışımı sürüp 15-20 dakika bekleyin. Saçlarınızı iyice duruladıktan sonra saçlarınızın çok kısa sürede canlandığını fark edeceksiniz.

saç bakımı


Zeytinyağı ve bal tedavisi
Yarım çay fincanı yeşil zeytinyağıyla bir çay fincanı süzme balı karıştırın. Bu sıvıyı iyice sallayıp çalkalayın ve bir kaç gün dinlenmeye bırakın. Daha sonra bu karışımı baş derisinize ovarak ve tarayarak yedirin. Ancak bu işlemi yaparken tarağın dişlerinin baş derinize batmamasına özen gösterin. Başınıza bir naylon torba geçirerek, başın sıcaklığını muhafaza etmeyi sağlayın. Karışımı başınızda yarım saat beklettikten sonra, saçlarınızı bol suyla durulayın. Bu işlem, koyu renk saçların ışıltılı bir hal alıp parlamasını sağlar.

ATATÜRK'ÜN RİCASI

Ey milletim, Ben Mustafa Kemal'im... Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim, Hala en hakiki mürşit, değilse ilim, Kurusun damağım dili...