Thursday, May 1, 2008

Ütopik Akdeniz: Karmi ve Bellapais


Çok değil, 10 yıl öncesine kadar doğru düzgün elektriği ve suyu bile olmayan, üzerine ölü toprağı serpilmiş bir balıkçı kasabası olan Girne, bugün yelkenlerini değişim rüzgarlarıyla şişirmiş, şaşırtıcı derecede fazla turistik zenginliğe sahip bir Akdeniz kenti. Birkaç yıl öncesine kadar Türkiye, Ortadoğu ve Arap Yarımadası'ndan gelen kumar tutkunlarına hizmet etmekle yetinen kent, artık konuklarına çok daha fazlasını sunmaya hazır. Tarih boyunca siyasi karmaşanın hiç bitmediği Akdeniz'in üçüncü büyük adasının kuzey kesimi, yıllar önce kendisine biçilen elbiseye sığmıyor. 1974'te yapılan Barış Harekatı'ndan tam 30 yıl sonra, Avrupa ülkelerinden gelen turist sayısının Türkiyeli ziyaretçileri aşması, Kuzey Kıbrıs turizminin uyandığının kanıtı. Bu gelişmenin nedenini, 36 yıllık müzakere sürecini çözüme kavuşturmaya kararlı olan Kuzey Kıbrıs halkının tüm dünyada topladığı sempatiye bağlayanlar çoğunlukta. Kuzey Kıbrıs, Türkiye pazarındaki turistik cazibesini, pasaportsuz olarak yaz keyfinin sürülebileceği en yakın adres olmasına borçlu. Akdeniz'in el değmemiş kır peyzajını yaşatan adanın karakterini tanımak isteyenlerin gezi listesinde mutlaka bulunması gereken iki yer ise Karmi ve Bellapais.


Bohem sığınak

Kıbrıs'ın İngiliz sömürgesi altında kaldığı 1878-1960 yılları arasında adayı ziyarete gelen İngiliz aristokratlar, hayallerindeki yaşam alanını keşfettiklerine karar vererek Girne'ye yerleşmeye başlamış. Çok geçmeden İngiltere'den gelen nüfuzlu aileler ile entelektüel ve sanatçılar, Beşparmak Dağları'nın yemyeşil yamaçlarına, klasik Akdeniz mimarisine sadık kalarak, birbirinden zarif köşkler ve villalar inşa etmişler. Palmiyelerin gölgesindeki çiçek bahçelerinin ortasına kurulmuş; dünyanın çeşitli bölgelerinden getirilen dekoratif objelerin süslediği saray yavruları, sahiplerine uzun yıllar bohem zevkler yaşatmış. 1900'lü yıllardan sonra İngilizlere, Avrupa ve Amerika'nın çeşitli kentlerinden gelen pek çok kişi katılmış. Öyle ki, gelenler arasında Fransız şair Arthur Rimbaud, ünlü komedyen Peter Sellers ve müzisyen David Bowie bile var. 70'li yıllarda siyasi gerginlik tırmanıp çatışmalar başlayınca, bu tatlı hayatın sakinleri birer ikişer adayı terk etmiş. Buna karşın, anılarından vazgeçemeyip kalmakta ısrar edenler de çıkmış. Savaştan sonra sular durulunca, KKTC Hükümeti dağınık biçimde yaşayan yabancıları bir araya toplamaya karar vermiş. Eski bir Rum köyü olan Karmi, evlerin onarılması koşuluyla Kıbrıslı yabancılara tahsis edilmiş. Karmi'nin yeni sakinleri köylerine çabuk ısınmış ve benzerlerini ancak dekorasyon dergilerinde görebileceğimiz 150 hanelik bir Akdeniz ütopyası yaratmayı başarmışlar. Bugün, Karaman adıyla anılan Girne'ye 8 kilometre uzaklıktaki köyün, çoğunluğu İngiliz olmak üzere Alman, Fransız, İtalyan, Hollandalı, İsviçreli, Amerikalı ve Kanadalı sakinleri atalarından yadigar kalan bohem hayatın izini sürüyor. Rengarenk çiçek bahçelerinin çevrelediği köy meydanındaki beyaz badanalı küçük kilise, 1860 tarihli. Köyün tek bakkalı, bir İngiliz'e ait. Köyde, İngiliz usulü aperitifler eşliğinde sıcak ya da soğuk bir şeyler içmek için birer pub ve kafeterya da bulunuyor. Ancak, Kuzey Kıbrıs'ta fiyatlar Türkiye'ye kıyasla ucuz olmasına rağmen, ücretlerin İngiliz sterlini üzerinden belirlendiği Karmi son derece pahalı. Köyün muhtarlığını yapan 80 yaşındaki Nadia Brunton, yaşamını Karmi'nin güzelliğini korumaya adamış. Hayat dolu bakışlarla yaşama sarılan Bayan Brunton, köydeki bazı evlerin sezonluk olarak kiralanabildiğini anlatıyor. Bayan Nadia'ya veda edip geziye devam ediyoruz.


Tembellik kahvesi

Bahar ve ilk yaz aylarında mucizevi bir güzelliğe bürünen Kıbrıs'taki ikinci durağımız, Bellapais ya da yeni adıyla Beylerbeyi Köyü. Limon ve nar ağaçları arasında küçük bir Akdeniz köyü olan Bellapais'in girişindeki Tembellik Ağacı Kahvesi, bir edebiyat başyapıtı olan 'İskenderiye Dörtlüsü' romanının yazarı Lawrence Durrell'ın yazılarını yazdığı mekanın ta kendisi. Yazarın tembellik ağacı adını verdiği asırlık dut ağacının gölgesine sığınan köy kahvesi, gün boyu iskambil oynayıp sohbet eden köy ahalisinin tembellik hakkını bolca kullandığı bir mekan. Ünlü yazar, hayatına yepyeni bir sayfa açmak için 1953 yılında kızı Sappho ile Kıbrıs'a geldiğinde, tereddütsüz Bellapais'i seçmiş. Ancak etnik gerilimin giderek tırmandığı adada üç yıl kadar yaşamını sürdürebilen yazar, ardında 'Acı Limonlar: Kıbrıs' adlı kitabını bırakarak adadan ayrılmış. Köye asıl şöhretini kazandıran ise gotik ortaçağ mimarisinin şaheseri sayılan Bellapais Manastırı. 12. yüzyıldan itibaren tam üç yüz yıl boyunca Kıbrıs'ta hüküm süren Fransız kökenli bir derebeyi sülalesi olan Lüzinyanlar tarafından inşa edilen yapı, köyün mütevazı görünümüyle keskin bir tezat oluşturacak kadar devasa ve gösterişli. Bir zamanlar derin koridorlarında beyaz pelerinli rahibelerin gezindiği bu mistik yapı, günümüzde festival ve konserlere ev sahipliği yapıyor. Bu yıl dokuzuncusu gerçekleştirilen Bellapais Uluslararası Klasik Müzik Festivali 24 Haziran'a kadar sürecek. Her yıl mayıs ayının son haftası başlayan festival, bu yıl 10'dan fazla ülkeden gelen klasik müzik ustalarının yorumlarıyla renkleniyor. Beşparmak Dağları'nın yamacında, Girne Ovası'na hâkim bir konumda bulunan manastırın çevresinde yöre mutfağının seçkin örneklerini bulabileceğiniz zevkli restoranlar konuklarını ağırlıyor. Buraya kadar gelmişken Kıbrıs mutfağının tadına bakmamak olmaz. Adanın balık ve deniz ürünleri açısından zengin olduğunu söylemek zor. Ancak şeftali kebabı, tavada hellim peyniri, ceviz macunu ile Türk-Yunan esintisi taşıyan soğuk meze çeşitleri dillere destan. Bellapais Manastırı'nın huzurlu gölgesinde, uzun bir Akdeniz akşamını nefis bir yemek ziyafetiyle taçlandırıp panoramik Girne manzarasına dalıp gitmek ise her şeye bedel?

İklim

Akdeniz iklimi hüküm sürüyor. Yılın ortalama üç yüz günü güneşli. Yaz sıcaklarından kaçmak için en iyi mevsim, mayıs - haziran ile eylül - kasım.

Vize

T.C. vatandaşları nüfus cüzdanıyla adaya giriş yapabiliyor. Vize bilgileri için www.thegate.com.tr

Telefon kodu

Türkiye'den yapılan aramalarda 0392 ön kodunu çevirmek yeterli.

Para birimi

Resmi para birimi, TL ve YTL. İngiliz sterlini yaygın olarak kullanılıyor.

Nasıl gidilir

THY, Kıbrıs THY ve Atlas Jet Havayolları ile her gün, iç hatlar fiyatına Türkiye'den Kuzey Kıbrıs'a uçmak mümkün. Taşucu'ndan Girne'ye her gün deniz otobüsü var. Tel: +324 741 23 23. Telefon numaraları için www.thegate.com.tr www.gatetoturkey.com



Nerede kalınır

Merit Crystal Cove Hotel: 5* Akdeniz'in en güzel körfezlerinden biri üzerine inşa edilmiş; özel plajı, havuzu, renkli gazinosu, dağ ve deniz manzarasını birleştiren odalarıyla lüks bir otel. Alsancak, Girne. Tel: +392-821 23 45. www.merithotels.com The Colony Hotel: Koloniyal tarzdaki üç katlı gösterişli bir binada hizmet veren butik otel, özel uşak servisi, günde iki kez oda temizliği ve interaktif uydu sistemiyle çok özel hizmetler sunuyor. Sandviç ve kurabiyeler eşliğinde beş çayları, bir seremoni havasında. Ecevit Cad, Girne. Tel: +392 815 15 18.

www.thecolonycyprus.com Bellapais Garden Hotel: Bellapais Manastırı'nın eteğindeki yarı tropikal bir bahçe içinde, bungalov ve apart dairelerden oluşuyor. Geleneksel Kıbrıs mutfağının en iyi temsilcilerinden. Beylerbeyi, Girne. Tel: +392 815 60 66 www.bellapaisgardens.com Hideway Club: 3* Girne'ye tepeden bakan bakımlı bir bahçe içinde villalardan oluşan bir tatil köyü. Karaman yolu, Girne. Tel: +392-822 26 20. www.hideawayclub.com Nostalgia & Ferman Otel: Tarihi Girne Limanı'nın arkasındaki dar sokak aralarına gizlenmiş eski Rum evlerinde hizmet veren iki butik otel. Hint mutfağıyla tanınıyor. Cafer Paşa Sok, Girne. Tel: +392 815 30 79.

Nerede ne yenir

Kybele: Bellapais'in romantik atmosferinde kalamar dolması, şeftali ve küp kebabı, sarmısaklı tahin ve ceviz macununu deneyin. Beylerbeyi, Girne. Tel: +392 815 75 31. Veranda: Kayalıklar üzerindeki bahçeli bir Rum evinde, Akdeniz lezzetleri sunuyor. Rezervasyon şart. Karaoğlanoğlu sahili, Girne. Tel: +392 822 20 53. Niazi's: 50 yıllık deneyimle Kıbrıs usulü balık, deniz ürünleri ve kebap yiyebilirsiniz. Yemekten sonra tatlı büfesi var. Dome Sok, Girne Tel: 0392 815 21 60.

Monday, April 28, 2008

Şili


Kuzeydeki Peru sınırından kıtanın güney ucuna kadar uzanan 4 bin kilometrelik kıyı şeridiyle Şili, dünyanın en uzun ülkesi. Doğusunda uzanan And Dağları ve batısındaki Pasifik Okyanusu, ülkeye sıra dışı bir estetik katmış.


Şili'nin kuzey ve güney ucunda, birbirinden tamamen farklı doğal ortamlarda iki ayrı beş yıldızlı Explora Oteli, size bu sıra dışı ortamı yaşatmaya hazır. Kuzeydeki Atacama Çölü'nü, gayzerleri, yanardağları ve gölleri ziyaret etmek için Explora Atacama, doğa dostu yerleşimi ve ultra lüks hizmetleriyle, uygun bir merkez konumunda.

Güneyde ise Explora Salto Chico, size Patagonya'nın muhteşem buzdağlarını, bakir sahil fiyortlarını ve 100'den fazla kuş türüne, guanaco'lara ve pumalara ev sahipliği yapan doğasının zevkini yaşama fırsatı veriyor. El değmemiş bir doğanın kalbinde, lüks bir ortamda tatil yapmak istiyorsanız www.worldwidejourneys.co.uk'yi ziyaret edebilirsiniz.



Saturday, April 26, 2008

ARUBA

Bütün yazı tatil yapamadan geçirenler, kuzey yarımküremizde soğuğun kendini göstermeye başladığı günlerde, bir tropik ada kaçamağı arayışında olabilirler.



Yalnız böyle bir seçim yaparken tropik fırtınalara dikkat etmek gerekiyor. Günlerce durmayan yağmurlar yüzünden tatil boyunca otel odasına kapanmayı oralara tatil amacıyla gitmiş hiç kimse istemez. Tropik ada ihtiyacınızı fırtınalardan uzak bir şekilde karşılamaya müsait olan Aruba, Karayipler'in büyük bir bölümü yağmurlara maruz kalırken bunlardan etkilenmeyen birkaç noktadan biri.



Sonbahar aylarında havalar çok kötüleşmese de Aruba'da fiyatlar ziyaretçi sayılarıyla eş zamanlı olarak düşüyor. Bu da yarı fiyatlı oteller ve başka adalara nazaran daha sıcak ve yağışsız günler demek.


Ayrıca Aruba'da yıl boyu nispeten düşük kalan nem oranı sayesinde can sıkıcı haşaratın azlığı da adanın bir diğer artısı. www.visitaruba.com



Düşle gerçek bir arada: Funzi Keys

Sıra dışı bir tatil hayal ediyorsanız Kenya, Funzi Keys tam size göre. Kenya'nın bakir bir adasında bulunan Funzi Keys sanki bu dünyaya ait olmayan güzelliği ile aklınızı başınızdan alacak. Görmeden nasıl bir yer olduğunu tahmin etmeniz imkansız. Stres ve koşuşturmadan binlerce mil uzakta, Hint Okyanusu'nda huzurlu bir cennet parçası burası.


Hepsi Okyanus kenarındaki 6 Funzi Keys villası yerel kültürün izlerini taşıyor: Taş evler, doğal malzemeden yapılmış çatılar, kocaman pencereler ve ağacı elle oyulmuş devasa yataklar...Suit odalarda ise okyanus manzaralı jakuzi keyfi sizi bekliyor Ayrıca her villanın önünde şezlonglu oturma bölümü var. Her akşam bu bölümde ateş yakılarak romantzim tamamlanıyor.


Funzi Keys'e gelen turistlerin çoğu, bol bol dinlenmek ve huzurun tadını çıkarmak istiyor. Bundan daha fazlasını isteyenler tüple veya şnorkelle dalma, sörf, kano veya yelkenlilerle gezinti gibi aktivitelerden yararlanabilir.


Bu kadarı ile yetinmeyip çevreyi tanımak isteyenler ise Ramisi Nehri üzerinde bir gezintiye katılıp balık avı, timsah ve hatta balinaları izleme fırsatını yakalayabilir. Daha ayrıntılı bilgi için Worldwide Journeys & Expeditions Tel: +44 20 7386 4646 veya www.worldwidejourneys.co.uk

Thursday, April 24, 2008

SRİ LANKA

Hindistan'ın güney ucundan sadece 50 kilometre uzaklıktaki Sri Lanka tamamen farklı bir yeryüzü parçası. İki haftalık bir geziyle her tarafını keşfedilebilecek kadar küçük ama göz alıcı kültürel ve doğal çeşitliliğe ev sahipliği yapabilecek kadar da büyük.


Adada; heykel, resim ve mimaride Budizm etkilerinin yanında Hindu, Hıristiyan, Müslüman ve Batı kültürlerinin izlerini de görmek mümkün. Yine de Sri Lanka'nın asıl çekiciliği olağanüstü doğasında yatıyor. Sahil şeridi göz alabildiğine uzanan kumsallara ev sahipliği yaparken, adanın iç kısımlarını gezenler, sürekli değişen manzaranın tadını çıkarabiliyor.

Şimdi Sri Lanka'nın gizli güzelliklerini özel şoför eşliğinde iki haftalık bir gezintiyle keşfedebilirsiniz. Beşinci yüzyıldan kalma taştan yapılmış Sigiriya kale-kenti, Anuradhapura'nın tarihi Budist tapınakları ve Pinnewala'daki fil yetimhanesi bu gezide uğranacak sayısız duraktan birkaçı. Sri Lanka tatili adanın etkileyici kumsallarından birinde vakit geçirmeden tamamlanmış sayılmaz.


Konaklamaya gelince, denize sıfır, beş yıldızlı Lighthouse Hotel Galle bu egzotik adada kalabileceğiniz mükemmel bir seçim. Gerisi size kalmış. Daha fazla bilgi için www.coxandkings.co.uk

BERMUDA

Ve Tanrı Bermuda'yı yarattı!
Tabiat Ana Bermuda'yı Karayipler'den 1500 kilometre uzağa yerleştirirken, buranın diğer yerlerden tümüyle farklı olduğunu düşünmüş olmalı. Ve ada Tanrı'yı utandırmayarak, bu özelliğine sonuna kadar sadık kalmış. Adanın kendine has doğası, göz kamaştırıcı denizi, kumsalları ve dört mevsim sıcacık havası burayı tam bir kafa dinleme köşesi haline getirmiş.

Hız limitinin 30 km olduğu Bermuda'da hayatın hızı da yavaş ve insanı rahatlatmaya göre ayarlanmış. Balığın yerel spesiyalite olduğu gastronomik deneyimler, 1600'lerden beri korunan mercan kayalıklarındaki dalışlar, İngiliz sömürgeciliği devrinden kalma evler ve bahçelerde gezintiler, Bermuda'da yapılabileceklerden sadece birkaçı. Tabii sayıları 100'ü bulan inanılmaz plajları da unutmamak lazım.

Bermuda'nın en iyileri arasında olan Fairmont Otelleri, adanın prestijli imajıyla birlikte anılır hale gelmiş. Muhteşem bir liman manzarasına sahip Fairmont Hamilton Princess, 1885'ten beri Bermuda'nın mihenk taşlarından biri. Güney kıyısında, adanın en yüksek noktasında kurulmuş olan Fairmont Southampton Princess ise yeni açılan spa ile birinci sınıf hizmetlerine bir yenisini eklemiş. Şimdi bu otellerde 6 gece fiyatına 7 gece konaklayabilirsiniz.

Tuesday, April 22, 2008


KOM 2008 bayan mayo trendleri belli oldu… Olabildiğince seksi, farklı ve çarpıcı..

Asimetrik kesimlerle yakalanan harika dekolteler hem çok yerinde hemde çok kışkırtıcı…






Herry ‘08 ilkbahar-yaz


İlkbahar ’ın serin esintileriyle yumuşacık dokunuşlu trikoların dansı görülmeye değer..

2008 İlkbaharında’da her ortama şıklığı ile uyum sağlayan bayanların tercihi yine trikolar.

Trikolarda bu yıl trend; puanlı, dökümlü, ajurlu, çizgili, kurdelalı modeller hem sezonun ayrıntılına değinirken, dekolte modellerde ise şıklığı tamamlayan detaylar göz alıyor.

Çok sevilen Herry Soft markalı trikolar yumuşak, şık, elegant duruşları ve bir çok renk seçeneği ile mağazalarında alıcılarını sabırsızlıkla bekliyor...







Monday, April 21, 2008

PORTO (Portekiz)

Bazı yerler vardır, bir gün görebilmeyi yıllarca hayal ederiz. Örneğin filmlerde defalarca karşımıza çıkan Paris, New York, Londra bu tür yerlerdir. Aslına bakılırsa bu saydığımız şehirlerde bile hayallerimiz birkaç kamera açısına takılıdır. Ünlü Eiffel Kulesi'ni bile sadece belli bir açıdan görmeyi, Londra'daki parlamento binasına Thames Nehri'nin karşı kıyısından bakmayı biliriz. Eğer bunu yapmazsak aklımızdaki görüntüleri bulamayız. Ancak bir de başka tür yerler vardır ki, oraların adlarını bilsek bile zihnimizin herhangi bir yerinde tek bir kayıt bile yoktur. Gitmeden önce 'dersimizi' çalışacak zamanımız da olmaz.


Bu şehrin en ilginç yeri neresidir?

Herhangi bir zorunluluktan dolayı oraya ulaştığımızda da otelin resepsiyon memuruna "Bu şehrin en ilginç yeri neresidir?" türünden zarif bir soru yöneltebiliriz. Porto'da kaldığım otelin resepsiyonundaki kadın hemen kontuarın arkasından çıkardığı haritaya eliyle önce otelimizin yerini, ardından da şehrin görülmesi zorunlu olan bölgesini çizmişti. Ben de içimden, "Bakalım güzel bir ışık yakalayabilir miyim?" diye geçirmiştim. Ne de olsa Atlantik kıyısındaydık ve havadaki bulutlar hiç bitmeyecek gibiydi. Gündüz kentin 25-50 km civarındaki fabrikaları ziyaret ediyorduk. Dereli tepeli ve de yemyeşil bir doğa içine serpiştirilmiş ufak tefek işletmelerdi bunlar da ve çevredeki tarlalar, köyler ve ağaçlıklarla bir sanayi tesisi ne kadar uyum gösterebilirse o kadar uyum içindeydiler. Kendi başına bir araştırma ve yazı konusu olacak kadar ilginç gelmişti.Son akşam, günün batımına iki saat kala kendimi haritada işaretlenmiş yerde buldum. Şehrin ortasından akıp Atlantik'e dökülen Rio Douro'nun kıyısındaki eski kente gidiyordum. Bir de ünlü Fransız mühendis Eiffel'in yaptığı köprüyü görecektim. O da eski kentin bir parçasıymış. Yerel temsilcimin arabasından akşamın saat yedisinde indiğimde, daha fazla ilerleyemediğimiz ana cadde daha çok bir belediye otoparkına benziyordu. Onu, aslında yürüyerek çok daha çabuk gidebileceğime güç bela ikna edebilmiştim.


Eiffel'in köprüsü

Porto kenti ızgara planla yapılmış, yani caddelerin sokakları dik açıyla kestiği bir kent değil. Bu açıdan biraz İstanbul'a benziyor demek fazla abartılı olmaz. Ancak gene de kentin daha yeni bölgelerinde yaşadığımız araba, otobüs ve kamyon çağına uygun geniş ve ferah caddeler bulunuyor. Eski kentte ise yollar daha çok motosiklet yoluna dönüşmeye başlamış. Ve de şehir planlamacılığının Orta Çağ'da fazla önemsenen bir sanat olmadığını ispat edercesine, her türlü mantıklı açı ve dönemeç yok olmuştu. Bu arada, şehir planlaması deyince bunun yeni bir konu olduğu kanısına varmanızı rica ederim çünkü Antik Roma'da bütün kentler merkezden gönderilen talimatlarla baştan planlanıp, kuruluyordu.Belleğimde hiçbir görüntü olmadığı için hızla kendimi nehir kıyısına giden dik yollara bırakmıştım. Şanslıydım ve akşam olurken hava bulutlardan iyice sıyrılmış, keskin ve sıcak bir ışık her yanı aydınlatmıştı. Sahile iner inmez Eiffel'in yaptığı 'Ponte de D. Luis I' karşıma çıktı. Ancak tüm görsel hevesim buhar olup uçuverdi çünkü köprünün büyük bir bölümü yenilenme çalışması adı altında sarıp sarmalanmıştı. Gene de aklıma daha iyi bir fikir gelmediği için 19. yüzyıl Geç Demir Çağı mimarisinin bu mümtaz örneğine doğru yürümeye başladım.Eski kent dedikleri alan tarihi dokusu içinde korunan, kelimenin gerçek anlamıyla da 'eskimiş' bir bölgeydi. Daracık sokaklarda ilerlerken evlerin dış duvarlarını kaplayan nefis çinilere yaklaştığımda kendimi açık bir kapının önünde buluverdim. Karşımda mütevazı bir oturma odası, bir köşede küçük bir televizyon ve oturduğu divandan bana bakan yaşlı bir amca duruyordu. (Tahmin edeceğiniz gibi adamcağızın resmini çekemedim). O anda aslında gezdiğim sokakların biz turistler için özel olarak üretilmediğini, gerçek insanların gerçek yaşamlar sürdüğü yerler olduğunu anladım. Bütün dünya dillerinde 'selam' anlamına geldiğini düşündüğüm bir baş hareketi yaparak yaşlı amcadan uzaklaştım. Artık çinilere biraz daha güvenli mesafeden bakmaya başlamıştım.

Vino Verde ve Porto şarabı

Tek tek bakıldığında çirkin olan bu küçük apartmanların oluşturduğu renklilik ve mimari birlik göze hoş geliyordu. Hemen yakınımdaki bir başka ilginç şey de şarap fıçıları taşıyan nehirdeki tarihi teknelerdi. Artık sadece ortama belli bir hava vermeye yarıyorlar, bir de belli saatlerde turistleri gezdiriyorlardı. Rio Duoro'nun karşı kıyısına geçebilmek için hızlı bir tempo ile Eiffel'in Köprüsü'ne girdim. Bu sayfalarda gördüğünüz bütün resimleri yaklaşık bir saat 15 dakika içinde çektim çünkü güneş Atlantik ile aramda kalan son tepenin üzerinde bir parmak boyu kadar yüksekteydi. Öbür tarafa devrildiğinde gene aydınlık olacak ama çevrenin ışıltısı yok olacaktı. Köprünün demir putrelleri arasında koştururken, daha fazla zaman olsa neler yapabileceğimin hayalini kurmakla 'buna da şükürcülük' arasında gidip geliyordum. Geri döndüğümde Cais da Ribeira rıhtım caddesinde, Praça da Ribeira meydanının yanındaki sokak café'lerinden birine oturdum. Akşam beni yemeğe götürecek olan temsilcimin gelmesine daha 30 uzun dakika vardı. Küçük bir sandviç ve yöreye özgü Vino Verde (koruktan yapılan yeşil şarap) ısmarladım. Porto kenti şarabıyla bilinir. Ancak bu bizim bildiğimiz şaraplardan iki misli fazla alkol içeren, kuvvetli ve tatlı bir içki. Sağlam bir yemeğin üzerine gider ama aç karnına hiç canım çekmemişti. Ayrıca ısmarladığım beyaz şarap Porto'dan çok daha ucuzdu.

Henüz turist sezonu başlamamıştı ama havaların yeterince ısındığı tüm Avrupa kent merkezlerinin keyifli ve huzurlu ortamı içinde çevremdeki tüm ayrıntıları hissetmeye çalıştım. Aslına bakılırsa içmekte olduğum şarap da bu konuda yardımcı oluyordu. Paulo tam zamanında geldi ve birlikte sahili takip eden yoldan ilerleyip, nehrin Atlantik'e açılan ağzına gelirken nehrin üzerindeki son köprü olan Ponte da Arrabida'nın da altından geçtik. Dostum nedense bu zarif köprüden fazlasıyla gurur duyuyordu. Beton köprüler arasında en büyük bacak açıklığına sahip köprü olduğunu iftiharla belirtti. Bu arada güneş benim için tekrar doğmuş ve karşı kıyısı ta Amerika'da olan suyun üzerine yeni değmişti. Gitmeyi hiç düşünmediğim Porto kendi hiç düşünmediğim kadar güzel çıkmıştı.

Porto rehberi

İklim

Portekiz'in ılıman bir iklimi var. Ülke genellikle nisandan ekim ayına kadar sıcak. Kuzeyde bu sıcaklık daha az hissedilirken, güneydeki Algarve bölgesinde yaz ortası çok yüksek sıcaklıklar gözlenebiliyor. Genelde dağlarda kar yağışına rastlanıyor.

Vize

Türk vatandaşlarından vize isteniyor, shengen geçerli. İstanbul Konsolosluk Tel: 0212-251 91 18 ve Ankara Büyükelçilik Tel: 0312-446 18 90. Bilgi için www.thegate.com.tr www.gatetoturkey.com TelefonÜlke kodu: 351, Porto kodu: 22.

Nasıl gidilir

Porto'ya Türkiye'den direkt uçuş yok. Paris, Milano ya da Frankfurt aktarmalı gitmek gerekiyor. Bunların içinde en uygunu Frankfurt aktarmalı olanı. Oradan Tap ile Porto'ya uçulabilir. THY danışma hattı Tel: 4440849. Lufthansa Tel: 0212-315 3434.

Nerede kalınır

Ipanema Park Hotel Porto: Hotel kentin iki gözde semti olan Boavista ve Foz arasında yer alıyor. Ana yol ve şehir merkezine de birkaç dakika uzaklıkta. Otelin 281 lüks odası bulunuyor. Rua de Serralves, 124. Tel: +351- 225 322 100. www.ipanemaparkhotel.pt Mercure Batalha Porto ****: Bu otel Porto'nun en iyi noktalarından birinde ve tarihi kent merkezinde bulunuyor. Porto'nun tren istasyonuna Batalha Meydanı'na birkaç dakika uzaklıkta. Praca Da Batalha 116. Tel: +351-222 043 300. www.mercure.com Quality Inn Hotel Porto: Bu kaliteli otel Porto'nun merkezinde, Ulusal S. Joao Tiyatrosu'nun ve Coliseum'un yakınında bulunuyor. Dünyaca ünlü şarap mahzenlerine 10 dakika ve S. Bento tren istasyonuna 5 dakika uzaklıkta. Praca da Batalha, 127. Tel: +351-223 392 300. www.choicehotelseurope.com


Nerede ne yenir

Escondidinho: Tahta ve taş karışımı dekorasyonuyla 'taverna' olan Escondidinho, geleneksel Portekiz lezzetleri sunuyor. Sipesiyaliteleri her gün değişiyor. Envai çeşit taptaze deniz ürünlerini her gün bulabilirsiniz. İşadamları ve kadınlarının tercih ettiği bir lokanta. Rua Passos Manuel, 144. Tel: 22-200-10-79 Praia do Ourigo: Burası ahtapot, kalamar gibi deniz ürünleriyle ünlenmiş çok güzel bir lokanta. Mönüde geleneksel Porto yemekleri ve dünya mutfağından da örnekler bulunuyor. Atlantik manzarasına karşı güzel bir yemek için ideal. Rezervasyon gerekli. Esplanada do Castelo, Porto 4150 Tel: 22-618-95-93. Telégrapho: Burası borsanın yakınlarında bir lokanta. Dolayısıyla son derece formel bir yer. Mönüsü uluslararası mutfak sunuyor ama daha çok et ve deniz ürünleri ağırlıklı. Servis muhteşem ve rezervasyon gerekli. Rua Ferrerira Borges Palácio da Bolsa. Tel: 22-332-20-19

VIYANA


Viyana masal alemi gibi bir şehir, hem çok tarihsel ve görkemli, hem sakin, huzurlu, romantik, aynı zamanda da şık bir Avrupa şehri. Kültür kelimesinin ne anlama geldiğini insan Viyana'da daha iyi anlıyor. Muhteşem operası, konserleri, sayısız galerileri, tiyatroları, müzikalleri burayı kültür konusunda eşsiz kılan unsurlar. Sonra birbirinden güzel café'leri, tramvayları, geniş ve ferah Ring-caddesi, trafiğe kapalı alışveriş için ideal Kärntner (Kaerntner) Strasse'si, bence Viyana'yı eşsiz kılan özellikler. Bu şehrin insana huzur ve mutluluk veren bir yanı var kesinlikle.Görkemli ve rafine bir imparatorluk başkentiymiş Viyana. Bu imparatorluktan kalanlar da şehrin ana hatlarını oluşturuyor zaten. II. Dünya Savaşı'ndan çok az zararla sıyrılabildiği için eskiyi önemli ölçüde muhafaza edebilmişler ve tarihi yaşatmaya ve yaşamaya devam ediyorlar. Şehrin tam ortasındaki Hofburg Sarayı'nın büyük kısmı bugün müze olarak kullanılıyor, bir ucunda da Cumhurbaşkanlığı Köşkü yer alıyor. Hofburg Sarayı'nın sol kanadında, Ephesus adı altında, Efes'ten çıkarılmış eserlerin olduğu büyük ve önemli bir koleksiyon var. Öndeki bahçe ve meydanın adı 'Heldenplatz', Kahramanlar Meydanı. Bu meydanda, genelde devletin veya belediyenin organize ettiği büyük konserler ve yabancı düşmanlığının ellerde mumlarla protesto edildiği büyük gösteriler düzenlenir. Hofburg'un ufak avlularından geçip, 'Michaelaplatz'a ulaşarak turumuza devam edelim. Bu minik meydan bana çok romantik gelir. Yaz aylarında, sağdaki heykelli çeşmenin suyuna elimi değdirmeden burdan ayrılmam. Burda, 20. yüzyılın ilk yarısında yaşamış ünlü ve yenilikçi mimar Adolf Loos'un yaptığı ve zamanında sadeliğiyle olay yaratan Loos-Haus vardır. Altında, Valentino ve Ungaro'nun koleksiyonlarını satan 'Renoir', Viyana'nın en şık butiklerinden biridir.


Michaelaplatz'tan, Viyana'nın metrekare fiyatı en pahalı ve en şık olan fazla da uzun olmayan Kohlmarkt Caddesi'ne geçilir. Artık burada Chopard, Louis Vuitton, Chanel, Gucci vitrinlerine bakmadan edemezsiniz. Eski sarayın pastacısı tarihi Demel Café ve pastanesinde bir kahve molası verin mutlaka. Esterhazy Torte yemeyi de unutmayın. Kohlmarkt'ın sonunda Graben'e ulaşırsınız. Burası da trafiğe kaplıdır. Şık mağaza ve café'ler burada da devam eder ve ara sokaklarda hem lüks, hem de ilginç ürünler satan mağazalara rastlamak mümkündür. 'Stephansplatz'a ve Viyanalıların kısaca Steffl dedikleri, Stephan kilisesine yaklaşırken sağda Augarten porselenlerinin mağazasına uğramadan olmaz. Stephansplatz'da, insan kendini şehrin tam göbeğinde hisseder. Burası yaz-kış kalabalık ve hareketlidir. Kiliseyle karşılıklı yer alan modern camekan bina Haashaus, günümüzün dünyaca ünlü Avusturyalı mimarı Hans Hollein'ın eseridir. Bu ultra modern bina içindeki mağazalar ile en üst katında yer alan ve Atilla Doğudan'ın sahibi olduğu Do&Co restaurant ve bar görülmeye değerdir. Do&Co'da kendinizi Viyana'nın çatısında gibi hissedersiniz. Stephansplatz'tan, Avrupa'nın en meşhur caddelerinden Kärntner-Strasse'ye yönelip, buradaki çeşitli güzel mağazaları ve café'lerin keşfini size bırakıyorum. Buradan Viyana'nın bir diğer önemli köşesine, Opera'ya ulaşırsınız. 'Wiener Staatsoper' dünyanın bir numaralı operasıdır. Burada mutlaka bir temsil izlemenizi tavsiye ederim. Opera'nın tam arka yüzüne bakan Viyana'nın en meşhur oteli Sacher'in, ünlü pastası 'Sachertorte'nin reçetesinin bugün bile çok gizli tutulduğu söylenir. Pastasının satıldığı minik dükkânda, uzun kuyruklar oluşur.


Küçük turumuzu bitirdikten sonra, yine buralara yakın, Prens Eugen Caddesi'ne uzanıp, Prens Eugen'in yaptırdığı, Barok sanatının en güzel örneklerinden Belvedere Sarayı'nın önüne geldiğinizde, Viyana'nın en güzel bahçelerden biri ve onun arkasında da Viyana'nın en panoramik görüntüsüyle karşılaşırsınız. Belvedere Sarayı'nın üst katındaki 'Österreichische Galerie'de, 19. yüzyılın sonuyla 20. yüzyılın başında yaşamış, art-deco'nun en muhteşem örneklerini vermiş dahi ressamlar Gustav Klimt ve Egon Schiele'nin tabloları yer alır. Bu koleksiyonları her zaman nefesimi tutarak izlerim. Galeride Klimt'in şimdiye kadar açılmış en büyük retrospektif sergisi 'Klimt ve Kadınlar', 7 Ocağa kadar devam edecek. Belvedere Sarayı Müzesi'nin daveti üzerine, Klimt'in eserleriyle paralellik gösteren 26 kıyafetim, üç hafta boyunca manken bebekler üzerinde aynı salonlarda sergilendi. Benim için onur verici bir çalışmaydı.

Aynı gün değil ama başka bir gün için de Schönbrunn Sarayı'nı bir rehber eşliğinde gezin. Çünkü saraya ait neşeli ve ilginç hikâyeleri kaçırmak olmaz. Sarayın dillere destan bahçesinde yürümek ayrı bir keyiftir. Bahçedeki Gloriette anıtına tırmanarak, buradaki şık cafe'de Avusturya'nın ünlü kahvesi 'melange'ı yudumlamayı unutmayın.Akşam yapılacak çok şey vardır Viyana'da. Opera, konserler, tiyatrolar, müzikaller... Ya da Viyana'ya has Heurige'lerde iyi bir yemek yiyip şarabınızı yudumlayabilirsiniz. İyi eğlenceler...

Nerede kalınır

Ambassador: Neuer Markt 5. Tel: +431 51466. Bu beş yıldızlı otelde eski yüzyılların ihtişamını yaşayabilirsiniz. Das Triest: Wiedner Hauptstrasse 12. Tel: 589180. Sir Terence Conran'ın dekore ettiği modern bir otel. Imperial: Kärtner Ring 16. Tel: +431 501100. Viyana'nın en ihtişamlı otellerinden olan Imperial'de devlet başkanlarına rastlayabilirsiniz. Römischer Kaiser Wien: Annagasse 16. Tel: +431 51277510. Burası Viyana'nın minyatür barok saraylarının klasik bir örneğidir. Sacher: Philharmonikerstrasse 4. Tel: +431 41456810. Bu en ünlü otelin odaları son derece gösterişlidir.

Nerede ne yenir

Figlmüller: Wollzeile 5. Tel: 512 26 177. Viyana'nın en büyük Wiener Schnitzel'i burada. Korso Hotel Bristol: Mahlerstrassa 2. Tel: 5151646. Ünlü aşçı Reinhard Gerer işletiyor. Şarap listesi muhteşem. Palais Schwarzenberg: Schwarzenbergplatz 9. Tel: 7984515. Beyaz şarap sosunda ıstakozu deneyin. Weibel's Wirtshaus: Kumpfgasse 2. Tel: 5123986. Viyana mutfağının modern versiyonu ile Avusturya ve İtalyan şarapları bulabilirsiniz. Zum Schwarzen Kameel: Bognergasse 5 Tel: 5338967. Beethoven'ın da müdavimi olduğu bu snack bar.


Ünlü café'ler

Demel: Kohlmarkt 14. Tel: 53517170. Tarihi bir dekorasyonu var ve pastaları muhteşem. Café Landtmann: Dr. Karl-Lueger Ring 4. Tel: 5320621. Sigmund Freud'un en sevdiği kahvehane. 1873'ten beri hizmet veriyor. Diglas: Wollzeiule 10. Şehir merkezinde. Appfelstrudel'ini mutlaka tadın. Sperl: Gumpendorf Strasse 11. Yazarların şairlerin buluştuğu bir cafe.

Heurige'ler (Şarap evleri)

Avusturya'ya özgü bu mekânların en popüler olanları Grinzing'dedir. Heurige'lerde o yılın yerel şarap mahsulleri açık olarak satılır. En ünlüleri: Mayer am Pfarrplatz (Pfarrplatz 2. Tel: 370 12 87), Schreiberhaus (Rathstrasse 54) Werner Welser (Probusgasse 12).'dir.

Nasıl gidilir

Viyana'ya THY'nin her gün saat 09.05, perşembe, cuma ve pazar 14.30'da uçuşlar var. Tel: 0212-663 63 63. Avusturya Havayolları'nın ise her gün 17.15'te uçuşu var. Çarşamba ve pazar günleri dışında da 07.05'te ek seferleri var. Tel: 0212-663 07 07/293 67 95.

Saturday, April 19, 2008

Converse.... Bir asırdır efsane isim…

Bu sene yüzüncü yılını kutlayan ve bir asırdır efsane yaratan Converse, ilkbahar sezonunda 100 ünlü kişiye tasarlattığı RED koleksiyonunu beğeninize sunuyor.Converse bu sezon RED serisi başta olmak üzere Varsity, Metro, Performance, Varvatos ve Kids isimli toplam 6 koleksiyon hazırladı. Yüzüncü yıla özel çok bir koleksiyon hazırlayan Converse, bu seneye unutulmaz modelleri ile damgasını vuracak.



RED AIDS’e karşı verilen mücadeleyi desteklemek amacıyla oluşturulan Red Foundation Projesi için Converse’in özel olarak ürettiği ayakkabılar Türkiye’de üçüncü sezonuna giriyor. Ayrıca yüzüncü yıla özel olarak bu sezon 100 ünlü kişi özel RED koleksiyonu hazırladı.
Bu özel 100 RED ürününü tasarlayanlar arasında; Hummer ve Cadillac markaları için unutulmaz reklamlar hazırlayan ünlü reklamcı Gary Koepke, moda tasarımcısı Dr.Romanelli, skate-board şampiyonu Harley Carrera, şarkı sözü yazarı Jeremyville ve sanatçı Lisa Dejohn gibi isimler yer alıyor. Her birinin ayrı hikayesi olan RED tasarımları bu sezon Converse severler ile buluşuyor.
Varsity

Varsity koleksiyonu, eğlencenin ön planda tutulduğu bir çizgiyi yansıtıyor. Yüz yılı simgeleyen, 30’lu yıllardan 70’li yıllara kadar uzanan çok özel modeller hazırlayan Converse, bu yıllara özel çizgi ve renkleri modellerine yansıtıyor. Baskılı, dikişli, çiçekli, puantiyeli, ateş böcekli, çizgili, patchwork, grafiti desenli modeller, kanvas, denim ve keten kumaşlara uygulanıyor. Vazgeçilmez Chuck Taylor modellerinin yanı sıra One Star ve babet modelleri de ilgi çekiyor. Rock N’Roll temasının da hissedildiği koleksiyonun gözde renkleri arasında siyah, beyaz, yeşil, mavi, kırmızı, sarı, pembe, kahverengi ve gri yer alıyor.MetroParlak renkli, ince tabanlı modellerin yer aldığı koleksiyonda ekose desenler ve farklı dikiş uygulamaları dikkat çekiyor. Metro koleksiyonunun bir diğer modeli Jack Purcell’da ise mavi ve kırmızı babetler ön plana çıkıyor.

Varvatos

Siyah rengin ağırlıklı olarak kullanıldığı bu seride kanvas kumaşların yanı sıra deri ürünlerde yer alıyor. Varvatos modellerinin diğer renkleri ise; haki, kahverengi, lacivert, gri ve beyaz.

Performance

Bu seride efsane basketbol oyuncusu Dwyane Wade’in ismini taşıyan ayakkabılar yer alıyor. NBA tutkunları bu modelleri çok sevecek.


Kids

Converse çocukları her sezon olduğu gibi bu sezon da çok şanslı. Yeşil, beyaz, krem ve siyah renklerin görüldüğü koleksiyonda, kızlar için çiçek, patchwork ve ateş böceği desenleri ön plana çıkarken, erkekler bu sezonun grafik desenlerine bayılacaklar.

Kevan Hall ‘08 ilkbahar-yaz bayan koleksiyonu

Detroit doğumlu Kevan Hall, küçük yaştan itibaren hayalini kurduğu büyük bir modacı olma yolundaki hedefini, sağlam temeller üzerine inşa ederek başarılı bir isim sahibi olmayı hak ediyor.
Kendi adına kurduğu modaevi ile Avrupa’nın en çok tanınan moda tasarımcıları arasında adını yazdırıyor. Koleksiyonlarını daha çok Afrikan imgeler ve aksesuarlarla süsleyen tasarımcının ‘08 koleksiyonundan seçmeler…






ATATÜRK'ÜN RİCASI

Ey milletim, Ben Mustafa Kemal'im... Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim, Hala en hakiki mürşit, değilse ilim, Kurusun damağım dili...