Saturday, June 30, 2007
Organ naklinde embriyona gerek bırakmayan yeni yöntem..
Japon araştırmacılar, her türlü kişisel dokuların oluşturulmasının mümkün olduğunu gösterdi. Kişiselleştirilmiş kök hücrelerin yaratılması yönündeki son gelişmelerin, etik sorunları da aşabileceği belirtilmekte.
Söz konusu yöntem klonlamaya, yumurta bağışına, ya da embriyonlara zarar verilmesine gerek bırakmadan her türde kişisel dokuların oluşturulmasına olanak tanıyor. Kök hücre teknolojisinde fareler üzerinde gerçekleştirilen gelişmelerin insanlar için de geçerli olması durumunda bu alana ket vuran etik tartışmaların da son bulacağına inanılıyor.
Kyoto Üniversitesi’nden Shinya Yamanaka ve Kazutoshi Takahashi fareleri embriyon hücrelerinde bulunan ancak erişkinlerde olmayan dört iletici kimyasala maruz tutarak bu canlıların deri hücrelerinden embriyonik kök hücre işlevini gören hücreler (ESC’ler) elde ettiler.
Araştırmacılar fare embriyonlarındaki farklılaştırılmış hücrelerden de ESC’ler üretmeyi başarsalar da, embriyonlarla ilgili etik tartışmalara son vermesi açısından, deri hücrelerinden elde edilen hücreler çok daha önemli bir yer tutuyor.
Nasıl yapıldı?
Etik açıdan sorunsuz, kişiselleştirilmiş bir sağaltım yöntemi kök hücre araştırmalarında çoktandır düşlenen bir durumu gerçeğe dönüştürebilir. Bu yöntemle elde edilecek yedek dokular organ bağışında yaşanan açığı bir çırpıda giderebilir.
Bu dokular genetik açıdan alıcınınkiyle özdeş olacağından, hastalar kendilerine bağışlanan organların aktarılmasından sonra yaşamları boyunca bağışıklık sistemini dengede tutacak ilaçlar alma külfetinden kurtulabilirler.
Yamanaka ile Takahashi, deri hücrelerinden embriyonik kök hücreler elde etmek için önce farelerin ESC’lerinde bir hayli etkin olup, erişkinlerde etkin olmayan 24 genin izini sürdüler.
Ardından bu genlerden oluşan bileşimleri virüslerdeki deri hücrelerine aktardılar. Bu aşamada kimi deri hücrelerinin görünürde ESC’lere dönüştüklerine, bu süreçte özellikle de Oct3/4, Sox2, Myc ve Klf4 adıyla bilinen dört genin can alıcı bir rol oynadığına tanık oldular.
İnsan hücreleri
Söz konusu dört gen deri hücrelerinin gelişim sürecini yeniden devinime geçiren kimyasal unsurların meydana gelmesinde etkili oluyor. Sonuçta ortaya çıkan ESC benzeri hücrelere ikna edilmiş çok-işlevli, ya da pluripotent hücreler (iPC’ler) adı veriliyor.
Yamanaka ve Takahashi bu hücreleri bağışıklık sisteminden yoksun farelere aktarmak suretiyle hücrelerin bedendeki herhangi bir dokuya dönüşebileceğini kanıtladılar. Burada asıl sorun bu dört kimyasalın erişkin insan hücrelerinde de aynı etkiyi yaratıp yaratmayacağı.
Londra University College uzmanlarından Chris Mason yöntemin insanlar için de geçerli olması durumunda, böylesine bir süreçle gerçek bir sağaltımın gerektireceği sayıda hücre elde etmenin son derece basit olacağına dikkat çekiyor.
Önemli bir adım
Öte yandan, Yamanaka elde ettikleri bulguların doğrudan erişkinlerin hücrelerinden pluripotent hücrelerin elde edilmesine olanak tanıması açısından çok önemli bir adım olduğuna parmak basarak,"İnsan embriyonik hücreleri Parkinson gibi bir yığın hastalığın sağaltımında kullanılabilir," diyor.
Hastanın hücrelerine gen yüklerken virüslerden yararlanmanın beraberinde geireceği bir başka önemli sorun daha var: Acaba virüs bu hücrelerin içinde bir hastaya aktarıldığında da herhangi bir zararlı etki yaratmayacak mı?
Dahası, c-Myc geninin üretimi kanserin gelişmesiyle ilintili olduğundan, bizzat Yamanaka aktarılan hücrelerin yoldan çıkarak kansere yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
New Scientist, 7 Ekim tarihli sayıdaki haberde şu noktaya dikkat çekiliyor: Ne var ki, tümden ele alındığında, kök hücre araştırmacıları elde edilen bulguların son derece ümit verici olduğu görüşünde birleşiyorlar..
Matematikte başarılı olmak, yetenekle mi yoksa çalışkanlıkla mı ilgili?
Matematikte başarılı olmak "matematik anlayışı" gerektirir. Matematik anlayışı ise soyutlama yetisi, mantıksal düşünce ve yaratıcılığın bir kombinasyonudur. Ve tahmin edeceğiniz gibi buradan yeteneğe geldik. Sonuçta her insan aynı derecede yaratıcı değildir. Ve birçok matematikçi ailelerine baktığımızda, matematik yetisinin de diğer bazı yetiler gibi kalıtsal olduğunu görürüz.
Mars uykusuzluğa çare olabilir..
İnsanların biyolojik saatinin 23 saat 47 dakikadan 24 saat 48 dakikaya çıkabileceğini ortaya koyan araştırma, ışığın biyolojik saat için önemini gösterdi.
Araştırmanın, deneğin akşam iki kez 45 dakika canlı ışığa maruz bırakılmasıyla uyku döngüsünün uzatılabileceğini ortaya koyduğunu belirten bilim adamları, ışıkla tedavinin, saat farkı veya gece çalışma gibi uyku düzeninde bozulmaya neden olan unsurlardan ötürü uykusuzluk rahatsızlığı çekenler için yardımcı olabileceğini kaydettiler.
Araştırmaya katılan tüm denekler, Dünya’dakinden bir saat fazla olan Mars gününe, uyku düzenlerini adapte edebildiler.
Hayvanlar üzerinde daha önce yapılan deneylerde, uyku düzeninin uzunluğundaki doğal değişimin, günün uzunluğuna bağlı olduğu belirlenmişti.
Uzaydan volkanik patlama
Thursday, June 28, 2007
Sıfır beden nelere yol açıyor?
Isınmanın Dünyanın Dönme Hızına Etkisi..
Almanya Max Planck Meteroloji Enstitüsü’nden bilim adamları küresel ısınma yüzünden dünyanın daha hızlı döndüğünü açıkladı. Dönüş hızının artmasına bağlantılı olarak gelecekte günler de kısalacak.
Merkezi Hamburg’da bulunan Max Planck Enstitüsü’nden Jeofizik uzmanı Felix Landerer ve ekibi küresel ısınmanın yarattığı ısıyla dünyadaki suların ısınıp genleştiğini dolayısıyla da su seviyesinin arttığını belirterek bu genleşmenin dünyadaki su dağılımına ne gibi bir etki yapacağını anlatmak için bir model geliştirdi.
Bu model üzerinden açıklama yapan Felix Landerer dünyanın Güneş etrafındaki normal dönüş hızının 23 saat 56 dakika sürdüğünü fakat dönüş hızının küresel ısınmaya bağlı olarak 200 yıl içinde 0.12 mil daha hızlı olacağını söyledi.
Çift güneşli gezegen
Bilimadamları, Star Wars filmindeki iki güneşli gezegenin fantezi olmayabileceğini düşünüyor.
ABD'nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) araştırmacıları, 1997 yapımı filmde kahramanın ufukta izlediği iki kızıl güneşin olduğu klasik sahnenin benzerlerinin evrende olabileceğinin gözlendiğini belirtti.
NASA'nın Spitzer Uzay Teleskobu ile, güneş gibi tek yıldız etrafında yer alan gezegen sistemleri gibi çift yıldız etrafındaki gezegen sistemlerinin de yaygın olduğunu gözlemleyen araştırmacılar, bulgularının ayrıntılarını Astrophysical Journal adlı gökbilim dergisinde yayımladı.
Bilimadamları, araştırmalarında Spitzer teleskobundaki kızılötesi kamerayı kullanarak, çift yıldız ya da başka deyişle ikili yıldız etrafındaki toz disklerini gözlemledi.
NASA'nın Jet Tepkime Laboratuvarı'ndan (JPL) Karl Stapelfelt, "Çift yıldızların olduğunu biliyoruz, ancak sorun orada durup iki güneşin batımını izleyebileceğiniz bir gezegen olup olmadığı" derken, Spitzer teleskobuyla yapılan gözlemlerden böyle gezegenlerin bulunduğu sonucunun çıktığını söyledi.
Toz diskleri, gezegeni oluşturan parçaların artıklarından oluşuyor. Bilimadamları, toz disklerinde gezegenlerin de olabileceğini, ancak kesin olmadığını düşünüyor.Dünyadan 50 ile 200 ışık yılı uzaklıktaki 69 çift yıldızlı sistemi inceleyen NASA ekibi, ikili yıldız sistemlerinin yüzde 40'ının toz diskleri bulunduğunu tespit etti.
Kokunun Hafıza Üzerine Etkisi
Almanya’daki Lübeck Üniversitesi bilim adamlarından Jan Born ve ekibi, uykunun hafızaya nasıl etki ettiğini bulmak için, deneklere bilgisayardan çift objeler ve kartlar gösterdiler.
Denekler sonra iki gruba ayrıldı ve birinci grup gül kokusu, ikinci grup ise hiçbir şey koklatılmadan uyutuldu. Deneklere uyku sırasında da koku koklatan uzmanlar, uyku sırasında beynin verdiği reaksiyonları MRI cihazıyla ölçtüler.
Deneye katılanların yüzde 97.2’si, bir gün sonra uyumadan önce kendilerine gösterilen kartların yerlerini hatırladılar. Gül kokusunu koklamadan uyuyanlarda ise bu oran yüzde 86’da kaldı. MRI taramalarında da uyku sırasında koku koklatılan deneklerin beyinlerinin hippocampus bölümünde aktivite tespit edildi..
Dinozorların yüzme bildiği kanıtlandı
Akne neden olur?
Monday, June 25, 2007
BESİNLERLE GÜZELLEŞİN
Doğru beslenmeyle gerçekten güzelleşebilir misiniz? Tabii ki evet. Ancak bu olay bugünden yarına gerçekleşmez. Meyve ve sebze, et ve balık, hububat ve süt ürünlerinden oluşan, doğal ve doğru bir karışımla vücudunuz daha dirençli olur. Eğer böyle beslenirseniz birkaç hafta sonra kendinizi daha iyi hissetmekle kalmayacak görmeniz de daha iyi olacak. Kısacası güzellik içten geliyor. Beslenme uzmanları hangi besinlerin en iyi güzellik faktörü olduğunu şöyle sıralıyorlar:
DÜZGÜN BİR CİLT
Her gün bir miktar ayçiçeği çekirdeği veya kabak çekirdeği yiyin. Bu çekirdekler esas halinde element olan çinko içerirler. Vücutta çinko eksikliği ise derinin daha çabuk buruşmasına yol açar. Ayrıca sabah ve akşam kivi yiyin. Bu meyvenin içerdiği C vitamini dolaşımı harekete geçirir ve bunun sonucu olarak deri daha iyi beslenir. Yumuşak bir cilt için A vitamini de önemlidir. Bu vitamin balıkyağında fazla miktarda vardır. Üç ayda bir, iki haftalık bir kür yapın.
PARLAK GÜR SAÇ
Haftada dört yumurta yiyin. Yumurtada saça parlaklık kazandıran bol miktarda kükürt vardır. Bol protein içeren besinler (et, balık, kümes hayvanları, peynir) salatayla birlikte yendiğinde saç gür olur. Çünkü saçın yüzde 97'si protein maddesi olan keratinden oluşuyor.
PARLAK GÖZLER
Haftada üç kere az bir miktar bitkisel yağla pişirdiğiniz havuç yiyin. Havuçtaki A ve E vitaminleri görmeyi kuvvetlendirir, gözlere parlaklık kazandırırlar. Kepek, çavdar ekmekleri içerdikleri selen elementinden dolayı gözleri hastalık mikroplarından korur.
KUVVETLİ TIRNAKLAR
Her gün yoğurt yiyin. Yoğurtta tırnakların oluşumu için önemli olan protein vardır. Toz jelatin de bu etkiyi fazlalaştırır. Kırılan tırnaklara karşı ceviz ve yer fıstığı yiyin. Her ikisi de tırnakları sertleştiren biotin içerir.
SAĞLIKLI DİŞLER
Günde iki kere 150 gram yağsız peynir yiyin. Peynirdeki kalsiyum dişetini kuvvetlendirir, dişleri sağlamlaştırır. Ayrıca balık ve kümes hayvanları da dişlerin sağlam olması açısından önemlidir. Bunlarda dişleri sertleştiren fosfor vardır. GERGİN GÖĞÜSLERGünde iki kere öğünler arasında bir bardak ananas suyu için. Ananasın içerdiği bol miktardaki bromelain enzimi dokuları gerginleştirir. Sabahları kahvaltıdan önce bir çorba kaşığı bitkisel yağ, hücreleri zararlı maddelerden ve serbest radikallerden korur, sizi gençleştirir.
KAN GRUBUNA GÖRE BESLENME
Yapılan son araştırmalar kan gruplarıyla beslenme arasında bir ilişki olabileceğini ortaya koyuyor. Bir kan grubu için kötü olan yiyecek başka bir kan grubu için iyi olabiliyorlar. Araştırmacılar ayrıca niçin bazı insanların daha çabuk kilo aldıklarını da ortaya çıkarıyorlar. İşte kan grupları ve beslenme düzenleri:
0 GRUBU
Yemeniz gerekenler: Et, protein yönünden zengin yiyecekler.Yememeniz gerekenler: Buğday ve diğer tahıllar.Yapmanız gereken egzersizler: Herhangi bir aerobik programı.Sağlık riskleri: Ülser, mafsal iltihabı.
A GRUBU
Yemeniz gerekenler: Sebzeler, karbonhidratlı yiyecekler.Yememeniz gerekenler: Et ve yağ.Yapmanız gereken egzersizler: Yürüyüş, yoga, meditasyon.Sağlık riskleri: Kanser ve kalp krizi.
B GRUBU
Yemeniz gerekenler: Et, sebze ve süt ürünleri.Yememeniz gerekenler: Özellikle yememeniz gereken yiyecek yok. Aşırıya kaçmamak şartıyla her şeyi yiyebilirsiniz.Yapmanız gereken egzersizler: Yüzme ve yürüyüş.Sağlık riskleri: Sinirsel rahatsızlıklar.
AB GRUBU
Yemeniz gerekenler: A ve B gruplarındaki yiyecekler sizin için de geçerlidir.Yememeniz gerekenler: A ve B gruplarındaki yiyecekler.Yapmanız gereken egzersizler: Rahatlatıcı, gevşetici hareketler.Sağlık riskleri: Bağışıklık sisteminiz çok güçlü.
Avrupalı bilim adamlarının ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir araştırmaya göre pişmiş sebzeler kalp hastalıkları ve kansere karşı korunmada çiğ sebzeye oranla çok daha etkili oluyor. Pişirme bitki hücrelerini yumuşatarak karotenoidlerin, yani doku bozukluklarına karşı etkili olan ve hücre plaklarının atardamarlarda toplanmasını engelleyen antioksidanların, bağırsaklarda daha iyi emilmesine olanak tanıyor. Norwich Besin Araştrma Enstitüsü uzmanlarından Sue Southonduz çiğ havuçta karotenoidlerin emilme oranının yaklaşık yüzde 3 ya da 4 olduğuna, ancak sebzenin haşlanıp ezilmesi durumunda bu oranın dört beş kat arttığına dikkat çekiyor Karotenoidlerin bedene aktarılmasında karşılaşılan sorunlardan bir tanesinin, çevresi sert bir duvarla örtülü hücrelere sahip olan havuz türü besinlerde olduğu gibi özellikle besinin yapısından kaynaklandığına parmak basan Southon bu soruna getirilecek en iyi çözümün sebzeyi pişirmek olduğunu belirtiyor..
Havucun içerdiği en önemli karotenoidin, ıspanak ve brokoli gibiyeşil sebzelerde de bol miktarda bulunan karoten olduğu belirtiliyor. Sağlığa yararlı etkileri olan öteki karotenoidler arasında sarı ve yeşil sebzelerde bulunan "lutein" ile domates ve karpuzun özünü oluşturan "likopen" gibi maddeler de yer alıyor.
İngiltere, Hollanda, İspanya, İrlanda ve Fransa'dan bilim adamlarının katılımıyla oluşan ekip pişmiş ya da işlemden geçirilmiş belli miktarda sebzelerden elde edilen kesim karoteniod oranını belirlemeye çalışıyor. Böylece bedenin gereksindiği günlük karotenoid miktarı da belirlenmiş olacak.Söz konusu araştırmanın temelini Toronto Üniversitesi'nden Venket Rao ve ekibinin 1997 yılında elde ettiği, domates salça ve püresinin likopen açısından çiğ domatese kıyasla çok daha zengin olduğu yönündeki bulgular oluşturuyor. Araştırma genelde insanların, pişmiş, çiğ, püre, dondurulmuş ya da konserve olsun, daha çok sebze ve meyve yemeleri gerektiğini, karotenoid ve E vitamini gibi maddelerin ilaç yerine doğrudan besinlerden alınmasının daha yararlı olduğunu ortaya koyuyor.
Kan grubunu değiştiren teknik
Bu buluş sayesinde, özellikle 0 grubu kan stoklarının artırılması ve uygun kan bulma sıkıntısının sona erdirilmesi hedefleniyor.
0 grubu tüm kan gruplarına kan verebildiği için genel kan tipi olarak kabul ediliyor. Hastalara yanlış grup kan vermek ise ölümlere yol açabiliyor.
Kopenhag Üniversitesi bilimadamları, Nature Biotechnology adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırma raporunda A,B ya da AB grubu kanları 0 grubuna nasıl çevirdiklerini tarif etti.
İşlem sırasında bakteri enzimler 'makas' rolü oyunayarak alyuvarların yüzeyindeki şeker moleküllerini kesip çıkarıyor.
Kan grubu A ve B olan kişilerin kanında bağışıklık sistemini harekete geçiren iki farklı şeker molekülünden biri bulunuyor. 0 grubunda olanlarda ise bu antijenlerini ikisi de bulunmuyor. AB grubunda ise her ikisi de bulunuyor.
Bilimadamları, 2 bin 500 tür bakteri cinsi üzerinde yaptıkları araştırmalar sonrası bu bakterilerden 2 tanesinden elde edilen enzimlerle akyuvarlardaki A ve B antijenlerini ortadan kaldıran enzimler elde etmeyi başardı.
Bu sayede A, B ya da AB grubu genel kan grubu olan 0'a dönüştürülebildi.
Cep Telefonları İnsan DNA'sını Bozuyor
Hayatımızın ayrılmazlarından biri haline gelen cep telefonlarından yayılan radyo dalgalarının vücut hücrelerine zarar verdiği, DNA yapımızı bozduğu laboratuvar deneylerinde tespit edildi. Kaliteli telefon ve kulaklık kullanılması tavsiye ediliyor.
Cep telefonu üreticileri ne kadar aksini iddia etseler de bilim adamları cep telefonundan yayılan radyo dalgalarının vücut hücrelerimize ve DNA'mıza zarar verebileceğini deneylerinde kanıtladılar.
DNA üzerinde etkilerin tehlikeli boyutlarda olduğunu belirten bilim adamları radyasyon nedeniyle mutasyona uğrayan hücrelerin kanser riskini beraberinde getirdiğini belirtiyor.Avrupa Birliği'nin konuyla ilgili kuruluşları, yine de insanların henüz endişelenmesine gerek duyulacakcak bulgulara ulaşılmadığını belirtiyorlar.
Dünya üzerinde 1.5 milyar cep telefonu halen kullanımda. Bu gelecek nesillerin ne kadar büyük risk altında olduğunun göstergesi.
Mobil telefonların etkileşim standardı SAR (Özel Soğurma Oranı) cep telefonunun çalışırken insan vücuduna etkisini belirten bir birim. Cep telefonu baz istasyonuna yakın olduğunda bu değer düşerken uzaklaştıkça artıyor. Uluslararası yönergelerde SAR seviyesinin 2 W/kg olmasının insan sağlığını etkilemediğini belirtiyor. Zaten bu seviyenin üzerindeki telefonların satılması yasak. Ancak bunun her ortamda ölçülüp ölçülmediği bir muamma.
Her ihtimale karşı, telefon alırken SAR seviye test sonuçlarını kontrol etmekte ve kulaklık kullanmakta fayda olabilir.
Yalan söylemek artık imkansızlaşıyor..
'fMRI' ya da 'Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme' yöntemi kullanılarak yapılan araştırma, sadece yalan söylerken beyinde neler olup bittiğini göstermekle kalmıyor, yalan makinesi konusunda yeni bir teknoloji sağlıyor.
Philadelphia Ünversitesi'nin araştırmasını yürüten Dr. Scott Faro, yalan söylerken beynin bazı özel bölgelerinin değişiklik gösterebileceğini ve bunun ölçülebileceğini belirterek doğruyu söylerken de bazı bölgelerin değişikliğe uğrayabileceğini kaydetti.
Deneyde, gönüllülere oyuncak tabancayla ateş etmeleri ardından da bunu yapmadıklarını söylemeleri, diğer gönüllülerden de gerçeği anlatmaları istendi.
Beynin gerçek zamanlı görüntüsünü veren fMRI teknolojisinin kullanıldığı deneyde, yalan söyleyenlerle doğruyu anlatanların beyinleri arasında açık bir değişiklik saptandı.
Doktorlar, yalan sırasında beynin yedi, doğruyu söylerken de dört bölgesinde faaliyet saptadıklarını belirterek, ayrıca yalan söylemenin doğruyu söylemekten daha çok çaba gerektirdiğini belirlediklerini kaydetti.
Yalan söylemek beynin ön tarafında orta iç, ön merkez, 'hippocampus' ve orta geçici bölge ile limbik bölgelerinde faaliyete yol açıyor, doğruyu söylerken de ön yuvarlak, geçici yuvarlak ve 'cyngulat gyrus' bölgeleri faaliyete geçiyor.
Bilim adamları, bu teknolojinin etkin bir yalan makinesi olarak kullanılabileceğini, özellikle terör zanlıları ve karmaşık kriminal vakaların çözümünde yararlı olabileceğini belirtiyor.
Thursday, June 21, 2007
"Akıllı Tekstil" sağlığımızı izleyecek
Deodoran ve klima göbek yapar
Güneş Gözlüğü
Tuesday, June 19, 2007
15 mucizeyle masal gibi aşk
Antik çağda, eski Yunanlılar aşkı, insanın, tanrıların kaprisleri yüzünden çarptırıldığı bir tür delilik diye tanımlarmış. Yüzlerce yıl sonra da aşkın tanımı hala geçici bir delilik ve mantıksızlık hali kimine göre. Bir düşünün, o adam aslında size hiç de uygun biri değil, hatta yakışıklı bile bulmuyorsunuz ama siz yine de ondan başkasını düşünemiyor, sadece onu istiyorsunuz. Niye? Cevap çok basit! Siz farkında olmasanız da aşkın gizli yasaları boş durmuyor, onu gördüğünüz andan itibaren işlemeye başlıyor ve tutku oyunları başlıyor. İşte bulunduğunuz ortamdan, genlerinize kadar birçok sır barındıran aşkın 25 gizli şifresi... Her bir şifre, yarattığı etki nedeniyle sizi çok şaşırtacak ve yaşadığınız aşkın düğümünü çözmede yardımcı olacak. Siz de bu mucizevî tespitlerimizle yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi mercek altına alın ve mükemmel aşkı yakalayın.
1- Kimyamız tuttu
2- Babanın kokusu etkiliyor
3- Elmanın diğer yarısını arıyoruz
4- Aşkın tuzu biberi heyecan
5- Parfüm yanıltıyor
6- Ayna etkisi
7- Angelina dudakların sırrı
8- Aşkın vesikalığı
9- Kaçan balık büyük olur
10- Al yanaklarımdan sen suçlusun
11- Sen benim gözümde en büyüksün!
12- Reddedilmenin çekim gücü
13- Sen beni koru, ben sana bakayım!
14- Daha fazlasına duyulan özlem
15- En uzun bacaklı kadının şansı
Bronzlaşmış tende makyaj bir başka!
Henüz tatile çıkamamış olsan bile açık hava ve bol güneş sayesinde hafifçe bronzlaşmış olmalısın. Artık kıştan kalan makyaj malzemelerinle vedalaşabilir, yeni ten rengine uygun, canlı renklerle yüzüne ışıltılı bir güzellik kazandırabilirsin. İşte bunun için yapman gerekenler...
- Sıcakta hemen aktığı için maskaranı az kullanman, gün boyunca taze görünmene yardımcı olur.
- Makyaj fırçalarını ılık sabunlu suda yıkayarak iyice temizle. Böylece yeni allığının rengi, koyu renk allığınla karışmamış olur.
- Su bazlı fondöten ve yağsız nemlendirici kullanarak sıcak yaz günlerinde bile parlamayan bir cilde kavuşabilirsin.
- Toz yerine krem far kullanırsan, daha doğal bir görüntü elde edebileceğin gibi, suya dayanıklılığı sayesinde sık sık makyaj tazeleme derdinden de kurtulursun.
- Yeni bir ruj alırken, güneşten koruma faktörlü olanları tercih et. Böylece dudaklarının kurumasını ve güneşten olumsuz etkilenmesini önlemiş olursun.
- Göz makyajında sadece canlı turuncu, mavi ya da yeşil eye-liner kullan. Bronz teninde harika duracak.
- Bronz tende en kötü duran şey, koyu ve mat rujlardır. Bunun yerine daima pastel tonlarda lip-gloss’ları tercih et.
- Plajda da sağlıklı görünmek için güneş kreminin ardından pembe krem allık kullanabilirsin.
- Göz kapaklarında koyu renk yerine açık renk sedefli farları tercih et. Yanık tenine yakışan bir makyaj olacak.
- Plajdayken rujunu küçük bir çantada, buz çantası kalıplarının yanında tut, böylece sıcaktan erimesini engellersin, üstelik sürdüğünde dudaklarına serinlik yayılır.
- Vücudundaki sivilceleri saklamak için plaja giderken güneş kremi sürdükten sonra dayanıklı bir kapatıcı kullan.
- Güneş korumalı bir fondöten kullan ve plajda da harika görün.
- Suya dayanıklı maskarayı kirpik diplerine yakın tutarsan eye-liner kullanmış gibi görünürsün.
- Elmacık kemiklerinin tam üzerine pırıltılı pudra sür. Bu seni harika gösterecek!
- Güneşten yanmış yüzünde gözlerini ön plana çıkarmak için, suya dayanıklı bir eye-liner ile gözlerini çerçeve içine al.
- Far uygulamadan önce göz kapaklarına fondöten sürersen farın asla gözünden akmaz.
Doğal ürünlerle yaz bakımı
Yaz aylarında cildin, her zamankinden daha çok bakıma ihtiyaç duyar. Ancak bunun için bir servet harcamak zorunda değilsin. Doğal ürünlerle evde bakım ürünlerini hazırlamaya ne dersin?
Tonik yerine gül suyu
Tonikler, cildimizi temizlemekle kalmaz, aynı zamanda gözeneklerin sıkışmasını sağlayarak, daha pürüzsüz bir görünüme kavuşturur. Ama bunun için bir servet ödemene gerek yok. Eğer piyasadaki tonikleri pahalı buluyorsan, evde yapacağın tonikle de aynı etkiyi yaratabilirsin. Tek yapman gereken, 1lt. kaynamış suya birkaç tane gül koyup demlendirmen. Birkaç dakika sonra ev yapımı toniğin hazır!
Kuru ciltere üzüm ve krema
Cildin çok mu kuru? O halde üzüm ve kremadan faydalanabilirsin. Üzümdeki yoğun meyve asidi, cildindeki ölü hücre tabakasından kurtulmanı sağlarken, kremadaki yağ, cildinin pulllananmasını önleyecektir. Maskeyi nasıl yapacaksın? 1 yemek kaşığı kremayla 7-8 adet ezilmiş üzümü iyice karıştır. Elde ettiğin maskeyi göz çevren hariç tüm yüzüne sür. 30 dakika sonra ılık suyla yıka. Cildinin ne kadar pürüzsüz olduğuna inanamayacaksın!
Göz altı torbalarına ayçiçek yaprağı
Ayçiçek yaprakları, ayçiçeklerini güzelleştirmekle kalmaz, göz çevrene de iyi gelir. Eğer uzun zamanadır devam eden göz altı torba ve morluklarından şikayetçiysen, birkaç ayçiçek yaprağını 1 su bardağı sıcak suda demlendir. Su ılındıktan sonra, bir parça pamuğu içine daldırıp, göz çevrene kompres yap. Not: Taze ayçiçek yaprağı bulamıyorsan, aktarda satılan kuru yapraklardan yararlanabilirsin.
Cansızlaşan saçlara papatya suyu
Dış etkenler ve fön yüzünden canlılığını kaybeden saçlarına yeniden hayat vermeye ne dersin? O halde en klasik bakım kürü olan papatya suyundan yararlan. Bunun için, 1 lt. suya bir avuç dolusu kuru papatya ekleyip, kaynat. Ilındıktan sonra saçlarını bu suyla durula.
Sivilcelere karşı nane
Kış aylarında güneş yüzü görmeyen vücudumuzda sivilcelerin oluşması çok doğal. Peki bu durumu kabullenecek miyiz? Hayıııır! Hemen bir 1lt. suya bir avuç kuru veya taze nane atıp, kaynamaya bıracağız. Sonra da bu suyla sivilceli bölgelerimizi temizleyeceğiz. Hepsi bu kadar!
Kırılan saçlara avakado
Saçların fazla uzun olmasından dolayı esnekliğini kaybedip, kırılıyorsa avakadodan yararlanabilirsin. Havanda iyice ezdiğin avakadoyu özellikle kırık olan saç uçlarına sür ve 1-1,5 saat kadar beklet. Maskeyi haftada bir tekrarlarsan, saçlarının esneklik kazandığını göreceksin!
Şiş gözlere patates
Çok bilindik olmakla birlikte en etkili göz kapağı şişik indiricisidir papates. Hem de öyle uzun uzun hazırlık gerektirmez. Bir patatesi dilimle ve iki göz kapığının üzerine koyup, 15 dakika bekle. Sonuca inanamayacaksın!
Nemsiz dekolteye salatalık
Şimdi, yazın fazla güneşlenmekten kuruyan dekolteni nemlendirme zamanı! Hemen şimdi iki salatalığı dilimle ve boynun dahil olmak üzere tüm dekoltene sık aralıklarla yerleştirip, 15 dakika bekle. Yıkamadan, üzerine bolca nemlendirici sür.
Cansız cilde frambuaz
Tüm müdahalelere rağmen allık dışında hiçbir şey cildini canlandıramıyorsa, bir de bunu dene: Bir avuç frambuazı blenderdan geçir ve göz çevren hariç tüm yüzüne sür. 20 dakika sonra ılık suyla yıka.
Not: Eğer alerjik bir cilde sahipsen, bu maskeyi deneme!
Hyde Park (London)
Hyde Park is the largest park in central London covering 350 acres. The park is the sometime venue of summer concerts and contains a number of attractions within and along its borders. Along the southern edge of the park is the Albert Memorial, a tribute from Queen Victoria to her late husband Prince Albert. Opposite the memorial is the Royal Albert Hall, a venue for mainly classical music concerts including the summer prom series. To the west of the park is located Kensington palace, the residence of Princess Diana following her divorce from Prince Charles. The Diana memorial fountain is located nearby. To the north east of the park at the Marble Arch entrance is Marble Arch and Speakers Corner. Marble Arch was originally designed as a grand gateway to Buckingham palace but was subsequently moved to the current location. Speakers Corner is a venue for free speech and open debate. To the south east of the park, at the Hyde Park Corner entrance, is Wellington Arch which contains an small exhibition space with access to the roof top viewing terrace.
Hyde Park 350 dönümlük alana kurulu Londra'nın merkezindeki en büyük parktır. Park da yaz konserlerine ve çeşitli etkinliklere içinde ve çevresinde yer verilmektedir. Parkın güney tarafında Kraliçe Victoria'nın ölmüş kocası Prens Albert'e yaptırdığı anıt bulunmaktadır. Anıtın karşı tarafında, çoğunlukla yazın klasik müzik konserleri için bir buluşma yeri olan Royal Albert Hall bulunmaktadır. Parkın batısında, Prenses Diana'nın Prens Charles'tan boşandıktan sonra yaşadığı Kensington Sarayı bulunmaktadır. Diana'nın anısına yapılmış şelalede burada bulunmaktadır. Parkın kuzey doğusunda Marble Arch girişinde Marble Arch ve Speakers Corner bulunmaktadır. Marble Arch başlangıçta Buckingham Sarayına görkemli bir kapı olarak yapılmıştır ama daha sonra şimdi bulunduğu yere taşınmıştır. Speakers köşesi düşünce özgürlüğü ve açık tartışma için bir buluşma yeridir. Parkın güney doğusunda Hyde Park girişinde, çatıda manzara seyretme yerine açılan küçük bir sergi yerinin bulunduğu Wellington Arch bulunmaktadır.
The park is open from 5:00am until midnight daily. Admission is free. The nearest tube stations are Hyde Park Corner, Knightsbridge, Lancaster Gate & Marble Arch.
Park hergün sabah 05:00 den gece yarısına kadar açıktır. Giriş ücretsizdir. En yakın istasyonlar Hyde Park Corner, Knightsbridge, Lancaster Gate ve Marble Arch'dir.
For further information visit the Hyde Park pages of the Royal Parks website.
Victoria and Albert Museum (London)
The Victoria and Albert Museum, or simply the V&A, is located on Cromwell Road adjacent to the Natural History Museum. The V&A is claimed to be the world's greatest museum of art and design and contains an outstanding collection of ceramics, furniture, fashion, glass, jewellery, metalwork, photography, sculpture, textiles and paintings from around the world and spanning 3000 years worth of history.
Victoria and Albert Müzesi , ya da basitçe V&A, Natural History Müzesi'nin hemen yanında Cromwell Road'dadır. V&A, görülmeye değer seramik, mobilya, moda, tekstil, cam eşya, mücevher, metalisler , fotoğrafçılık, heykeltıraşlık, ve resimlerden oluşan 3000 yıl geçmişe uzanan dünyanın her yerinden kolleksiyonlarıyla dünyanın sanat ve dizayn alanındaki en ünlü müzelerinden birisidir.
The museum is open from 10:00am until 5:45pm daily, closing at 8:00pm on Wednesdays and the last Friday of the month. Admission is free. The nearest tube station is South Kensington.
Müze, haftanın hergünü saat 10:00 ile 17:45 arasında açıktır, her Çarşamba ve ayın son Cuma günü saat 20:00 de kapanmaktadır. Giriç ücretsizdir ve en yakın metro istasyonu ise South Kensington'dur.
For further information visit the Victoria & Albert Museum website.
Natural History Museum (London)
The Natural History Museum, located on Cromwell Road, contains an outstanding collection of objects relating to the natural world, with galleries covering the earth, ecology, mammals and insects amongst others. Highlights include the extensive collection of reconstructed dinosaur skeletons.
Natural History Müzesi Cromwell Road'da bulunmaktadır. Doğal dünyayla ilgili seçkin parçalardan oluşan kolleksiyonları ve dünya, çevre bilim, memeliler ve böceklerle ilgili galerileri olan bir müzedir. Önemli kısmı yeniden inşa edilmiş dinazor iskeletlerinden oluşan kolleksiyonu kapsar.
The museum is open from 10:00am until 5:30pm Monday through Saturday, opening an hour later on Sunday. Admission is free. The nearest tube station is South Kensington.
Müze hafta içi hergün ve Cumartesi günleri saat 10:00 ile 17:30 arasında açıktır ve Pazar günü ise bir saat daha geç açılmaktadır. Müzeye giriş parasız olup, en yakın metro istasyonu ise South Kensington'dur.
For further information visit the Natural History Museum website.
Saturday, June 16, 2007
EMIRGAN AND TARABYA
Emirgan is famous for its seaside cafes and the large city park on the slopes behind it. The Verifier Yahsi (seaside mansion) on the shore and the pavilions inside the park that serve as cafes are examples of Ottoman architecture from different ages.
The annual Tulip Festival is held in the park, which contains pools, groves and lanes suitable for hiking and jogging. It is a popular recreation area, particularly on holidays. Below the park is the small bay of Istinye, which for many years housed the shipyards. These have been removed recently, and the area has been restored as a recreational area and marina.
The modern highways across the hilltops run to the sea in Istinye and Tarabya. The latter is an old settlement around an extremely beautiful and well-known bay. The district is famous for the summer residences of the President of Turkey and the German embassy, the beach facilities, a 5-star hotel and the restaurants lining the shore.
THE TILED PAVILION
This is the striking two-storied, building opposite the Archeological Museum. It is actually the first pavilion of the Topkapi Palace and was built by Mehmet the Conqueror.
This summer pavilion dating back to 1472 is an example of early Ottoman architecture influenced by the Seljuks, with a facade in which colorful movement is achieved by columns, a balcony with an antechamber, and cut tile decorations. There is a long inscription on the wall beside the door.
The domed entrance section is flanked with vaulted rooms. Here 13th-19th century Seljuk and Ottoman ceramics and tiles are exhibited in chronological order. 16th century tiles from Iznik constitute one of the most important collections of the museum.
ATATÜRK'ÜN RİCASI
Ey milletim, Ben Mustafa Kemal'im... Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim, Hala en hakiki mürşit, değilse ilim, Kurusun damağım dili...
-
Çok değil, 10 yıl öncesine kadar doğru düzgün elektriği ve suyu bile olmayan, üzerine ölü toprağı serpilmiş bir balıkçı kasabası olan Girne,...
-
Sıra dışı bir tatil hayal ediyorsanız Kenya, Funzi Keys tam size göre. Kenya'nın bakir bir adasında bulunan Funzi Keys sanki bu dünyaya ...
-
Viyana masal alemi gibi bir şehir, hem çok tarihsel ve görkemli, hem sakin, huzurlu, romantik, aynı zamanda da şık bir Avrupa şehri. Kültür ...