Saturday, June 30, 2007

Organ naklinde embriyona gerek bırakmayan yeni yöntem..


Japon araştırmacılar, her türlü kişisel dokuların oluşturulmasının mümkün olduğunu gösterdi. Kişiselleştirilmiş kök hücrelerin yaratılması yönündeki son gelişmelerin, etik sorunları da aşabileceği belirtilmekte.


Söz konusu yöntem klonlamaya, yumurta bağışına, ya da embriyonlara zarar verilmesine gerek bırakmadan her türde kişisel dokuların oluşturulmasına olanak tanıyor. Kök hücre teknolojisinde fareler üzerinde gerçekleştirilen gelişmelerin insanlar için de geçerli olması durumunda bu alana ket vuran etik tartışmaların da son bulacağına inanılıyor.

Kyoto Üniversitesi’nden Shinya Yamanaka ve Kazutoshi Takahashi fareleri embriyon hücrelerinde bulunan ancak erişkinlerde olmayan dört iletici kimyasala maruz tutarak bu canlıların deri hücrelerinden embriyonik kök hücre işlevini gören hücreler (ESC’ler) elde ettiler.

Araştırmacılar fare embriyonlarındaki farklılaştırılmış hücrelerden de ESC’ler üretmeyi başarsalar da, embriyonlarla ilgili etik tartışmalara son vermesi açısından, deri hücrelerinden elde edilen hücreler çok daha önemli bir yer tutuyor.


Nasıl yapıldı?
Etik açıdan sorunsuz, kişiselleştirilmiş bir sağaltım yöntemi kök hücre araştırmalarında çoktandır düşlenen bir durumu gerçeğe dönüştürebilir. Bu yöntemle elde edilecek yedek dokular organ bağışında yaşanan açığı bir çırpıda giderebilir.
Bu dokular genetik açıdan alıcınınkiyle özdeş olacağından, hastalar kendilerine bağışlanan organların aktarılmasından sonra yaşamları boyunca bağışıklık sistemini dengede tutacak ilaçlar alma külfetinden kurtulabilirler.
Yamanaka ile Takahashi, deri hücrelerinden embriyonik kök hücreler elde etmek için önce farelerin ESC’lerinde bir hayli etkin olup, erişkinlerde etkin olmayan 24 genin izini sürdüler.
Ardından bu genlerden oluşan bileşimleri virüslerdeki deri hücrelerine aktardılar. Bu aşamada kimi deri hücrelerinin görünürde ESC’lere dönüştüklerine, bu süreçte özellikle de Oct3/4, Sox2, Myc ve Klf4 adıyla bilinen dört genin can alıcı bir rol oynadığına tanık oldular.



İnsan hücreleri
Söz konusu dört gen deri hücrelerinin gelişim sürecini yeniden devinime geçiren kimyasal unsurların meydana gelmesinde etkili oluyor. Sonuçta ortaya çıkan ESC benzeri hücrelere ikna edilmiş çok-işlevli, ya da pluripotent hücreler (iPC’ler) adı veriliyor.
Yamanaka ve Takahashi bu hücreleri bağışıklık sisteminden yoksun farelere aktarmak suretiyle hücrelerin bedendeki herhangi bir dokuya dönüşebileceğini kanıtladılar. Burada asıl sorun bu dört kimyasalın erişkin insan hücrelerinde de aynı etkiyi yaratıp yaratmayacağı.
Londra University College uzmanlarından Chris Mason yöntemin insanlar için de geçerli olması durumunda, böylesine bir süreçle gerçek bir sağaltımın gerektireceği sayıda hücre elde etmenin son derece basit olacağına dikkat çekiyor.



Önemli bir adım
Öte yandan, Yamanaka elde ettikleri bulguların doğrudan erişkinlerin hücrelerinden pluripotent hücrelerin elde edilmesine olanak tanıması açısından çok önemli bir adım olduğuna parmak basarak,"İnsan embriyonik hücreleri Parkinson gibi bir yığın hastalığın sağaltımında kullanılabilir," diyor.
Hastanın hücrelerine gen yüklerken virüslerden yararlanmanın beraberinde geireceği bir başka önemli sorun daha var: Acaba virüs bu hücrelerin içinde bir hastaya aktarıldığında da herhangi bir zararlı etki yaratmayacak mı?
Dahası, c-Myc geninin üretimi kanserin gelişmesiyle ilintili olduğundan, bizzat Yamanaka aktarılan hücrelerin yoldan çıkarak kansere yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
New Scientist, 7 Ekim tarihli sayıdaki haberde şu noktaya dikkat çekiliyor: Ne var ki, tümden ele alındığında, kök hücre araştırmacıları elde edilen bulguların son derece ümit verici olduğu görüşünde birleşiyorlar..

Matematikte başarılı olmak, yetenekle mi yoksa çalışkanlıkla mı ilgili?


Kimi insanlar için matematik çok zor gelir, başarılı olamadıkları için de bu dalı pek sevmezler. Herkes matematik dáhisi olamaz, ama belli ölçüde matematiği herkes anlayabilir diyor bilim insanları.
Matematik sınavı yaklaştı. Sayılar, denklemler ve problemler aklınıza bir türlü yerleşmiyor mu? En iyisi oturup çalışmak. Yoksa kimi insanlar için çalışmak boşuna mı? Hayır, hiç de değil, belli ölçüde matematiği herkes öğrenebilir.
Matematikte başarılı olmak "matematik anlayışı" gerektirir. Matematik anlayışı ise soyutlama yetisi, mantıksal düşünce ve yaratıcılığın bir kombinasyonudur. Ve tahmin edeceğiniz gibi buradan yeteneğe geldik. Sonuçta her insan aynı derecede yaratıcı değildir. Ve birçok matematikçi ailelerine baktığımızda, matematik yetisinin de diğer bazı yetiler gibi kalıtsal olduğunu görürüz.

Mars uykusuzluğa çare olabilir..


NASA, astronotları 25 saat süren bir Mars gününe hazırladı. İnsanların biyolojik saatinin 23 saat 47 dakikadan 24 saat 48 dakikaya çıkabileceğini ortaya koyan araştırmanın uykusuzluğa çare olacağı belirtiliyor.
ABD’nin seçkin üniversitelerinden Harvard Tıp Fakültesi ile Brigham ve Kadın Hastanesi tarafından yapılan ve sonuçları Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayınlanan araştırmada, 22 ila 33 yaşındaki 9 erkek ile 3 kadın 65 gün süreyle akşamları 90 dakika parlak ışıkta yaşamak zorunda bırakıldılar.

İnsanların biyolojik saatinin 23 saat 47 dakikadan 24 saat 48 dakikaya çıkabileceğini ortaya koyan araştırma, ışığın biyolojik saat için önemini gösterdi.

Araştırmanın, deneğin akşam iki kez 45 dakika canlı ışığa maruz bırakılmasıyla uyku döngüsünün uzatılabileceğini ortaya koyduğunu belirten bilim adamları, ışıkla tedavinin, saat farkı veya gece çalışma gibi uyku düzeninde bozulmaya neden olan unsurlardan ötürü uykusuzluk rahatsızlığı çekenler için yardımcı olabileceğini kaydettiler.

Araştırmaya katılan tüm denekler, Dünya’dakinden bir saat fazla olan Mars gününe, uyku düzenlerini adapte edebildiler.

Hayvanlar üzerinde daha önce yapılan deneylerde, uyku düzeninin uzunluğundaki doğal değişimin, günün uzunluğuna bağlı olduğu belirlenmişti.

Uzaydan volkanik patlama


NASA volkan patlamasını uzaydan işte böyle görüntüledi.
Geçtiğimiz günlerde Rusya'da Shiveluch Volkanında meydana gelen patlamalar gökyüzüne 9.750 metre boyunda dev dumanlar gönderdi.
Nasa tarafından görüntülenen bu gri- kahve duman tabakası ise bu tür patlamalarda oluşanlardan biraz farklıydı. Buz kütleleriyle kaplı kara parçasının üzerinde gölge oluşturan bu duman kütlesi ilginç görüntülerin oluşmasına neden oldu.
Geçtiğimiz 10 bin yıl içinde 60 adet patlamanın meydana geldiği Shiveluch volkanı dünyadaki aktif volkanlardan biri.

Thursday, June 28, 2007

Sıfır beden nelere yol açıyor?

Sıfır bedene ulaşmak için yapılan diyetler kalp ritm bozukluklarına, tansiyon düşüklüğüne, kabızlığa, adet düzensizliklerine, kansızlığa, saç dökülmesine ve cilt kuruluğuna yol açıyor.



Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, güzelliğin “sıfır beden” anlayışına indirgenmesi, özellikle gelişme çağındakiler üzerinde psikolojik ve fizyolojik olumsuzluklar yaratıyor.
“Manken diyeti”, “mucize diyet” ve “şok diyet” diye lanse edilen ve hızlı kilo kaybına neden olan, ancak uzun vadede önemli sağlık sorunlarına yol açan diyetler, pek çok genç tarafından “Sıfır beden” olma isteğiyle bilinçsizce uygulanıyor.
Ergen yaştakiler arasında moda haline gelen sıfır beden tutkusu sağlığı önemli ölçüde tehdit ediyor. Özellikle 11-16 yaşları arasında boy uzunluğunun hızla arttığını ifade eden yetkililer, 2-3 yıl süren bu büyüme atağı sırasında erişkinlikte sahip olunacak ağırlığın yaklaşık yarısı ile total kemik kitlesinin yüzde 37’sinin kazanıldığını belirtti.
Gençlerin vücutlarına odaklandıkları bu dönemde, yeterli ve dengeli beslenmeyle düzenli fiziksel aktivitenin büyüme hızını yakından etkilediğinin altı çizildi.
SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇIYOR
Yetkililer, “Özellikle genç kızlar, beğenilen ince bir vücuda sahip olma isteğiyle bilinçsizce ve kontrolsüzce çevreden duyduğu çok düşük kalorili zayıflama diyetlerini uygulayabiliyor. Ancak, bu durum büyüme ve gelişmede duraklama, adet yaşında gecikme, adet düzensizlikleri, iskelet sisteminin gelişiminde anormallik gibi pek çok sağlık probleminin ortaya çıkmasına neden olabiliyor” şeklinde konuştular.
Yetkililerden alınan bilgiye göre, bilinçsizce yapılan sağlıksız zayıflama diyetleri şu sağlık sorunlarına yol açıyor:
*Baş ağrısı,
*Konsantrasyon bozukluğu,
*Yorgunluk,
*Kalp ritminde bozukluk,
*Tansiyon düşüklüğü,
*Adet düzensizlikleri,
*Kabızlık,
*Kansızlık,
*Ciltte kuruluk,
*Saç dökülmesi.
Bu diyetlerin bazal metabolizma hızının düşmesine neden olduğu, diyet bırakıldıktan sonra, verilen kiloların tekrar hızla alınması nedeniyle de bu kişilerin sürekli olarak zayıflama diyeti uygular hale geldiği uyarısında bulunuldu.
YEME BOZUKLUĞU-ANOREKSİYA NERVOZA
Sıfır beden olma isteğiyle gelişebilecek en tehlikeli sağlık sorunlarından birinin de halk arasında “manken hastalığı” olarak bilinen “anoreksiya nervoza” olduğu bildirildi.
Yeme bozukluğuyla kendini gösteren bu ruhsal rahatsızlığa sahip kişilerin sürekli kilo vermek istedikleri, kilo almaktan korktukları, normal vücut ağırlığının çok altında olmalarına rağmen bilinç altlarına “ne kadar zayıf olursam o kadar güzel olurum” anlayışının yerleştiği ve yemeyi reddettikleri belirtildi.
Aşırı zayıflığın bağışıklık sistemini zayıflattığı, hastalıklara karşı direnci azalttığı, vücut fonksiyonlarını bozduğu, kronik yorgunluk ve halsizliğe, çalışma verimi ve yaşam kalitesinde azalmaya neden olduğu kaydedildi.
BEDEN KİTLE İNDEKSİNE DİKKAT
Sağlık Bakanlığı yetkilileri, vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünerek hesaplanan Beden Kitle İndeksinin (BKİ) önemine işaret etti.
Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre yetişkin ve sağlıklı bir insanın en az 18.5 BKİ’ye sahip olması gerektiği bildirildi.
Yetişkin kadınlarda en küçük beden olarak bilinen 36’dan çok daha düşük olan ve “sıfır beden” olarak adlandırılan 32 bedene sahip kişilerin BKİ’nin 14-16 arasında olduğuna işaret eden yetkililer, “Bu, son derece sağlıksız bir vücut ağırlığına sahip olunması anlamına gelir” diye konuştu.
SAĞLIKLI BİR VÜCUT İÇİN ÖNERİLER
Sağlık Bakanlığı yetkililerinin verdiği bilgiye göre, sağlıklı ve ideal bir vücut ağırlığına ulaşmak ve bu kiloyu korumak için şunlara dikkat etmek gerekiyor:
*BKİ’nin 20-24.9 olmasına özen gösterilmeli,
*Kısa sürede kilo kaybını sağladığı öne sürülen ve pek çok yan etkisi bulunan çeşitli ilaçlarla gerçek kilo kaybı yerine vücuttan sadece su kaybına neden olan idrar söktürücü ilaçlar bilinçsizce kullanılmamalıdır,
*Sağlıklı ve kalıcı kilo kaybı için genel vücut kontrolünden geçtikten sonra diyetisyen tarafından yaş, kilo, boy, fiziksel aktivite düzeyi ve beslenme alışkanlıklarına göre hazırlanan zayıflama diyetleri uygulanmalıdır,
*Sağlıklı ve kalıcı ağırlık kaybının haftada en fazla 0.5-1 kilogram olması gerektiği unutulmamalıdır,
*Öğünler atlanmamalıdır. Düzenli aralıklarla günde 3 ana, 3 ara öğün tüketilmelidir,
*Yemeklerde hayvansal yağlar yerine bitkisel sıvı yağları ve zeytinyağ tercih edilmelidir,
*Yemekler haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemleriyle hazırlanmalıdır,
*Mevsimine uygun taze sebze ve meyve tüketilmelidir,
*Yemekler acele yenilmemeli, iyice çiğnenmelidir. Tokluk hissinin mideden beyne 20 dakikada ulaştığı unutulmamalıdır,
*Yemek yerken televizyon seyretmek ya da kitap okumak gibi işlerle uğraşılmamalıdır,
*Yemekler küçük tabaklarda yenilmelidir,
*Günde en az 2 litre su içilmelidir,
*Kan şekerini hızla yükseltip düşüren besinler tercih edilmemelidir,
*Haftada en az 3 kez ve 30 dakika düzenli fiziksel aktivite yapılmalıdır..

Isınmanın Dünyanın Dönme Hızına Etkisi..


Dünya ısındıkça daha hızlı dönecek !Bilim adamları küresel ısınma yüzünden dünyanın daha hızlı döndüğünü açıkladı.

Almanya Max Planck Meteroloji Enstitüsü’nden bilim adamları küresel ısınma yüzünden dünyanın daha hızlı döndüğünü açıkladı. Dönüş hızının artmasına bağlantılı olarak gelecekte günler de kısalacak.

Merkezi Hamburg’da bulunan Max Planck Enstitüsü’nden Jeofizik uzmanı Felix Landerer ve ekibi küresel ısınmanın yarattığı ısıyla dünyadaki suların ısınıp genleştiğini dolayısıyla da su seviyesinin arttığını belirterek bu genleşmenin dünyadaki su dağılımına ne gibi bir etki yapacağını anlatmak için bir model geliştirdi.

Bu model üzerinden açıklama yapan Felix Landerer dünyanın Güneş etrafındaki normal dönüş hızının 23 saat 56 dakika sürdüğünü fakat dönüş hızının küresel ısınmaya bağlı olarak 200 yıl içinde 0.12 mil daha hızlı olacağını söyledi.

Çift güneşli gezegen

Çift güneşli gezegen mümkün mü?


Bilimadamları, Star Wars filmindeki iki güneşli gezegenin fantezi olmayabileceğini düşünüyor.


ABD'nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) araştırmacıları, 1997 yapımı filmde kahramanın ufukta izlediği iki kızıl güneşin olduğu klasik sahnenin benzerlerinin evrende olabileceğinin gözlendiğini belirtti.


NASA'nın Spitzer Uzay Teleskobu ile, güneş gibi tek yıldız etrafında yer alan gezegen sistemleri gibi çift yıldız etrafındaki gezegen sistemlerinin de yaygın olduğunu gözlemleyen araştırmacılar, bulgularının ayrıntılarını Astrophysical Journal adlı gökbilim dergisinde yayımladı.


Bilimadamları, araştırmalarında Spitzer teleskobundaki kızılötesi kamerayı kullanarak, çift yıldız ya da başka deyişle ikili yıldız etrafındaki toz disklerini gözlemledi.


NASA'nın Jet Tepkime Laboratuvarı'ndan (JPL) Karl Stapelfelt, "Çift yıldızların olduğunu biliyoruz, ancak sorun orada durup iki güneşin batımını izleyebileceğiniz bir gezegen olup olmadığı" derken, Spitzer teleskobuyla yapılan gözlemlerden böyle gezegenlerin bulunduğu sonucunun çıktığını söyledi.


Toz diskleri, gezegeni oluşturan parçaların artıklarından oluşuyor. Bilimadamları, toz disklerinde gezegenlerin de olabileceğini, ancak kesin olmadığını düşünüyor.Dünyadan 50 ile 200 ışık yılı uzaklıktaki 69 çift yıldızlı sistemi inceleyen NASA ekibi, ikili yıldız sistemlerinin yüzde 40'ının toz diskleri bulunduğunu tespit etti.

Kokunun Hafıza Üzerine Etkisi

Koku, hafızayı güçlendiriyor Science Dergisi'nin haberine göre hafızanızı güçlendirmek istiyorsanız, bir gül koklayın.


Almanya’daki Lübeck Üniversitesi bilim adamlarından Jan Born ve ekibi, uykunun hafızaya nasıl etki ettiğini bulmak için, deneklere bilgisayardan çift objeler ve kartlar gösterdiler.


Denekler sonra iki gruba ayrıldı ve birinci grup gül kokusu, ikinci grup ise hiçbir şey koklatılmadan uyutuldu. Deneklere uyku sırasında da koku koklatan uzmanlar, uyku sırasında beynin verdiği reaksiyonları MRI cihazıyla ölçtüler.


Deneye katılanların yüzde 97.2’si, bir gün sonra uyumadan önce kendilerine gösterilen kartların yerlerini hatırladılar. Gül kokusunu koklamadan uyuyanlarda ise bu oran yüzde 86’da kaldı. MRI taramalarında da uyku sırasında koku koklatılan deneklerin beyinlerinin hippocampus bölümünde aktivite tespit edildi..

Dinozorların yüzme bildiği kanıtlandı

İspanya’nın La Virgen del Campo bölgesinde bulunan 125 milyon yıllık fosilleşmiş pençe izleri, etobur dinozorların arka ayaklarını hareket ettirerek güçlü akıntılara karşı yüzebildiğini gösterdi.



Journal Geology dergisinin Haziran sayısında yer alan makaleye göre, 125 milyon yıl yaşındaki bu kanıtlar uçmayan dinozorların yüzebildiğiyle ilgili en güçlü kanıtı oluşturuyor.
Paleontolog Ruben Ezquerra ve ekibi tarafından yapılan araştırmada yaklaşık 16 metre uzunluğundaki bir patikada “S” şeklinde 12 tane pençe izi bulundu. Bu bölge karada yaşayan dinozor fosillerinin yoğunlukla bulunduğu bir alan olarak da biliniyor.
Pençe izlerinin şekli ve aralarındaki mesafenin ölçülmesi, dinozorun 2-3 metre derinlikte yüzerken zemini iterek güç aldığını ve kendini öne iteleyebildiğini gösteriyor.
Biliminsanları bu yüzme şeklinin bugünkü su kuşlarınınkine benzediğini söylüyor.
Uzun zamandır dinozorların yüzme kabiliyetine sahip olup olmadığını araştıran biliminsanları, iki sene önce ABD’nin Wyoming eyaleti sınırları içerisine bulunan eski bir denizde, iki ayaklı bir dinozorun yüzebildiğine dair izler keşfetmişti.
Biomekanik modelleme ve dinozor fizyolojisini daha iyi kavramak için önemli olan buluşun, bilim dünyasında yeni araştırma alanları yaratması bekleniyor.

Akne neden olur?


Genetik, ırksal, hormonal, psikolojik faktörler kişinin akneli olmasında etkilidir.
Bazı ilaçlar ve kozmetikler de akne yapabilir. Bazı meslekler akneyi etkiler. Sıcak ve rutubetli çevre akne için iyi değildir. Ergenlik çağındakilerin yüzde 80’inde farklı şiddetlerde akne bulunur. Ergenlikten sonra da bazı kişilerde akne devam edebilir. Kadınlarda adet kanamalarıyla ilişkili olabilir. Bazı hastalarda da özellikle kadınlarda yetişkinliğe kadar akne görülmeyebilir.
DİYETİN FAYDASI OLUR MU?
Çikolata, yağlı yiyecekler, kuruyemişler sık suçlanır. Ancak bilimsel olarak akneye neden olduğu ya da akneyi arttırdığı saptanmış bir yiyecek yoktur. Bununla birlikte sağlıklı beslenme herkes için olduğu gibi akneli hastalar için de gereklidir.
AKNE NEDEN TEDAVİ EDİLMELİDİR?
Akne cildimizde ve psikolojimizde izler bırakabilir. En önemli tedavi nedeni bu izleri önlemektir. Aknenin cildimizdeki izlerinin tedavisi akne tedavisinden daha zordur ve yüzde yüz sonuç alındığı söylenemez. Tedavi sonucunda kişinin akneli geçireceği dönem kısalmış olur. Çünkü genelde ergenlik yüzündendir ve geçer denilen bu durumun ne kadar zamanda geçeceğini tahmin etmek zordur. Bazen yıllarca devam eder.
SİVİLCEDE DERİYE SÜRÜLEN İLAÇLAR NE ZAMAN VE NASIL KULLANILIR?
Hafif ve orta şiddetteki akne tedavisinde çoğunlukla bu tür ilaçları kullanırız. Antibiyotik tedavisiyle birlikte de kullanılabilir. Kullanılan ilaçlar krem, jel, losyon, temizlik ürünleri şeklinde olabilirler. Krem tedavilerinin günde kaç kez ve nasıl uygulanacağı önemlidir.Çoğu sivilce kremi ciltte hafif kızarıklık, kuruma yapabilir. O yüzden çok fazla miktarda ve sıklıkta sürülmemelidir.
AĞIZDAN İLAÇ TEDAVİSİ NE ZAMAN VERİLİR?
Antibiyotik tedavisi harici tedavilerin yeterli olmadığı durumlarda uzun süreli kullanılabilir. Özellikle adet bozukluğu ve tüylenme şikayeti olan bayan hastalar hormonal açıdan da incelenmelidir. Doğum kontrol hapı gibi ilaçlar bu durumlarda kullanılır. Retinoid tedavisi A vitaminine benzer bir ilaçtır. Diğer tedavi yöntemlerine cevap vermeyen veya hızla iz bırakan akneleri olan hastalarda uygulanabilir.
AKNE İZLERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Akne izlerinde laser, dermabrazyon, kimyasal peeling, dolgu maddeleri, cerrahi yöntemler kullanılabilir. Hastaya göre kullanılacak yöntem değişir.
LAZER TEDAVİSİ KİME YAPILIR?
Lazer tedavileri öncelikle izleri gidermeye yöneliktir. Akne tedavisinde kullanımıyla ilgili çalışmalar da vardır. Akne tedavi edildiğinde bazı hastalarda akne yerlerinde kalan kızarıklıklar ve deri yüzeyini bozan izler hastalar için büyük kozmetik problem oluşturmaya devam eder.
LAZERLER NASIL ETKİ EDER?
Lazer sistemlerinin bazıları deride soyma yaparak etkili olurlar. 5-10 gün içinde deri yara olup iyileşir. Bir süre hafif bir kızarıklık olabilir. Bu lazerler iz, lekelenme, enfeksiyon gibi riskler nedeniyle sınırlı hastalarda deneyimli doktorlar tarafından uygulandığında başarılı olabilir.Deriyi soyan lazerlerin uygulama zorluğu nedeniyle kullanımları çok sınırlıdır. Yeni lazer sistemleri bu açıdan çok avantajlıdır. Aslında uzun yıllardır kılcal damar tedavisinde kullanılan Pulse-dye lazer artık hafif ve orta şiddette sivilce ile birlikte olan kızarıklığın tedavisinde kullanılıyor. Ben de bu lazerle hastanın günlük yaşamını etkilemeden çok başarılı sonuçlar aldım. Bu lazerin ayrıca kollajen üretimini arttırıcı etkisi bulunuyor. Çöküklükler kabarıklıklar şeklinde oluşan izlerde de faydalı olabiliyor. Bu lazer FDA onaylı yurtdışında da çok kullanılan bir lazer çeşidi.
PULSE DYE LAZER TEDAVİSİ KOLAY MIDIR?
Pulse-dye lazer tedavisi hastayı kısa sürede etkili ve güvenli bir şekilde görünüm açısından da memnun eden bir tedavidir. Tedavi süreci hastanın normal yaşamını sürdürmesini kısıtlamaz. Deri yüzeyini etkilemez. Birkaç gün sürebilen kızarıklık, morluklar olabilir. Kapatıcıyla kapatılabilirler. İşe, okula devam edebilirler.
KAÇ TEDAVI SEANSI GEREKİR?
Sonuçlar 3-4 haftada alınmaya başlar. Genel olarak bir kaç seans tavsiye edilir. Her tedavi seansı 15-20 dakika kadar kısa sürer.
TEDAVİ AĞRILI MIDIR?
Hayır. Tedavi sırasında hafif bir rahatsızlık duyulabilir. Bu genelde bir lastiğin deri yüzeyine çarpması şeklinde bir histir.
AKNE TEDAVİSİNDE YAPILAN YANLIŞLAR NELERDİR?
En önemli eksiklik hasta doktor iletişimidir. Hastanın akne hakkında fazla bilgiye sahip olmaması, hastalara yoğunluk içinde akne ve tedavi hakkında fazla bilgi verilememesi bir müddet sonra tedavinin yan etkiler nedeniyle ya da işe yaramıyor diye bırakılmasına neden olabilir. Bazı hastalar da ilaçları düzensiz kullanmakta bu yüzden de başarılı sonuç alamamaktadır. Akne tedavisi basamaklar halinde uygulanır. Mevcut tedaviye cevap alınamıyorsa bir üst basamağa geçilir. Bunun içinde genelde 4-8 hafta kadar beklemek gerekir.
TEDAVİ SONRASI AKNE TEKRARLARSA NE YAPMALI?
Öncelikle akne geçse bile doktorla konuşmadan ilaçların bırakılmaması gerekir. Bu gibi durumlarda hastalığın tekrarlama riski daha fazladır. Bazı hastalarda akneler inatçıdır ve gerekirse tedaviler doktor kontrolünde tekrarlanabilir ve sonuç alınır.

Monday, June 25, 2007

BESİNLERLE GÜZELLEŞİN


Doğru beslenmeyle gerçekten güzelleşebilir misiniz? Tabii ki evet. Ancak bu olay bugünden yarına gerçekleşmez. Meyve ve sebze, et ve balık, hububat ve süt ürünlerinden oluşan, doğal ve doğru bir karışımla vücudunuz daha dirençli olur. Eğer böyle beslenirseniz birkaç hafta sonra kendinizi daha iyi hissetmekle kalmayacak görmeniz de daha iyi olacak. Kısacası güzellik içten geliyor. Beslenme uzmanları hangi besinlerin en iyi güzellik faktörü olduğunu şöyle sıralıyorlar:

DÜZGÜN BİR CİLT
Her gün bir miktar ayçiçeği çekirdeği veya kabak çekirdeği yiyin. Bu çekirdekler esas halinde element olan çinko içerirler. Vücutta çinko eksikliği ise derinin daha çabuk buruşmasına yol açar. Ayrıca sabah ve akşam kivi yiyin. Bu meyvenin içerdiği C vitamini dolaşımı harekete geçirir ve bunun sonucu olarak deri daha iyi beslenir. Yumuşak bir cilt için A vitamini de önemlidir. Bu vitamin balıkyağında fazla miktarda vardır. Üç ayda bir, iki haftalık bir kür yapın.

PARLAK GÜR SAÇ
Haftada dört yumurta yiyin. Yumurtada saça parlaklık kazandıran bol miktarda kükürt vardır. Bol protein içeren besinler (et, balık, kümes hayvanları, peynir) salatayla birlikte yendiğinde saç gür olur. Çünkü saçın yüzde 97'si protein maddesi olan keratinden oluşuyor.

PARLAK GÖZLER
Haftada üç kere az bir miktar bitkisel yağla pişirdiğiniz havuç yiyin. Havuçtaki A ve E vitaminleri görmeyi kuvvetlendirir, gözlere parlaklık kazandırırlar. Kepek, çavdar ekmekleri içerdikleri selen elementinden dolayı gözleri hastalık mikroplarından korur.

KUVVETLİ TIRNAKLAR
Her gün yoğurt yiyin. Yoğurtta tırnakların oluşumu için önemli olan protein vardır. Toz jelatin de bu etkiyi fazlalaştırır. Kırılan tırnaklara karşı ceviz ve yer fıstığı yiyin. Her ikisi de tırnakları sertleştiren biotin içerir.

SAĞLIKLI DİŞLER
Günde iki kere 150 gram yağsız peynir yiyin. Peynirdeki kalsiyum dişetini kuvvetlendirir, dişleri sağlamlaştırır. Ayrıca balık ve kümes hayvanları da dişlerin sağlam olması açısından önemlidir. Bunlarda dişleri sertleştiren fosfor vardır. GERGİN GÖĞÜSLERGünde iki kere öğünler arasında bir bardak ananas suyu için. Ananasın içerdiği bol miktardaki bromelain enzimi dokuları gerginleştirir. Sabahları kahvaltıdan önce bir çorba kaşığı bitkisel yağ, hücreleri zararlı maddelerden ve serbest radikallerden korur, sizi gençleştirir.


KAN GRUBUNA GÖRE BESLENME

Yapılan son araştırmalar kan gruplarıyla beslenme arasında bir ilişki olabileceğini ortaya koyuyor. Bir kan grubu için kötü olan yiyecek başka bir kan grubu için iyi olabiliyorlar. Araştırmacılar ayrıca niçin bazı insanların daha çabuk kilo aldıklarını da ortaya çıkarıyorlar. İşte kan grupları ve beslenme düzenleri:

0 GRUBU
Yemeniz gerekenler: Et, protein yönünden zengin yiyecekler.Yememeniz gerekenler: Buğday ve diğer tahıllar.Yapmanız gereken egzersizler: Herhangi bir aerobik programı.Sağlık riskleri: Ülser, mafsal iltihabı.

A GRUBU
Yemeniz gerekenler: Sebzeler, karbonhidratlı yiyecekler.Yememeniz gerekenler: Et ve yağ.Yapmanız gereken egzersizler: Yürüyüş, yoga, meditasyon.Sağlık riskleri: Kanser ve kalp krizi.

B GRUBU
Yemeniz gerekenler: Et, sebze ve süt ürünleri.Yememeniz gerekenler: Özellikle yememeniz gereken yiyecek yok. Aşırıya kaçmamak şartıyla her şeyi yiyebilirsiniz.Yapmanız gereken egzersizler: Yüzme ve yürüyüş.Sağlık riskleri: Sinirsel rahatsızlıklar.

AB GRUBU
Yemeniz gerekenler: A ve B gruplarındaki yiyecekler sizin için de geçerlidir.Yememeniz gerekenler: A ve B gruplarındaki yiyecekler.Yapmanız gereken egzersizler: Rahatlatıcı, gevşetici hareketler.Sağlık riskleri: Bağışıklık sisteminiz çok güçlü.


Avrupalı bilim adamlarının ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir araştırmaya göre pişmiş sebzeler kalp hastalıkları ve kansere karşı korunmada çiğ sebzeye oranla çok daha etkili oluyor. Pişirme bitki hücrelerini yumuşatarak karotenoidlerin, yani doku bozukluklarına karşı etkili olan ve hücre plaklarının atardamarlarda toplanmasını engelleyen antioksidanların, bağırsaklarda daha iyi emilmesine olanak tanıyor. Norwich Besin Araştrma Enstitüsü uzmanlarından Sue Southonduz çiğ havuçta karotenoidlerin emilme oranının yaklaşık yüzde 3 ya da 4 olduğuna, ancak sebzenin haşlanıp ezilmesi durumunda bu oranın dört beş kat arttığına dikkat çekiyor Karotenoidlerin bedene aktarılmasında karşılaşılan sorunlardan bir tanesinin, çevresi sert bir duvarla örtülü hücrelere sahip olan havuz türü besinlerde olduğu gibi özellikle besinin yapısından kaynaklandığına parmak basan Southon bu soruna getirilecek en iyi çözümün sebzeyi pişirmek olduğunu belirtiyor..

Havucun içerdiği en önemli karotenoidin, ıspanak ve brokoli gibiyeşil sebzelerde de bol miktarda bulunan karoten olduğu belirtiliyor. Sağlığa yararlı etkileri olan öteki karotenoidler arasında sarı ve yeşil sebzelerde bulunan "lutein" ile domates ve karpuzun özünü oluşturan "likopen" gibi maddeler de yer alıyor.

İngiltere, Hollanda, İspanya, İrlanda ve Fransa'dan bilim adamlarının katılımıyla oluşan ekip pişmiş ya da işlemden geçirilmiş belli miktarda sebzelerden elde edilen kesim karoteniod oranını belirlemeye çalışıyor. Böylece bedenin gereksindiği günlük karotenoid miktarı da belirlenmiş olacak.Söz konusu araştırmanın temelini Toronto Üniversitesi'nden Venket Rao ve ekibinin 1997 yılında elde ettiği, domates salça ve püresinin likopen açısından çiğ domatese kıyasla çok daha zengin olduğu yönündeki bulgular oluşturuyor. Araştırma genelde insanların, pişmiş, çiğ, püre, dondurulmuş ya da konserve olsun, daha çok sebze ve meyve yemeleri gerektiğini, karotenoid ve E vitamini gibi maddelerin ilaç yerine doğrudan besinlerden alınmasının daha yararlı olduğunu ortaya koyuyor.

Kan grubunu değiştiren teknik

Bilimadamlarının geliştirdiği kan grubunu değiştiren teknikle kan bulma sıkıntısı sona erecek.

Bu buluş sayesinde, özellikle 0 grubu kan stoklarının artırılması ve uygun kan bulma sıkıntısının sona erdirilmesi hedefleniyor.

0 grubu tüm kan gruplarına kan verebildiği için genel kan tipi olarak kabul ediliyor. Hastalara yanlış grup kan vermek ise ölümlere yol açabiliyor.

Kopenhag Üniversitesi bilimadamları, Nature Biotechnology adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırma raporunda A,B ya da AB grubu kanları 0 grubuna nasıl çevirdiklerini tarif etti.

İşlem sırasında bakteri enzimler 'makas' rolü oyunayarak alyuvarların yüzeyindeki şeker moleküllerini kesip çıkarıyor.

Kan grubu A ve B olan kişilerin kanında bağışıklık sistemini harekete geçiren iki farklı şeker molekülünden biri bulunuyor. 0 grubunda olanlarda ise bu antijenlerini ikisi de bulunmuyor. AB grubunda ise her ikisi de bulunuyor.

Bilimadamları, 2 bin 500 tür bakteri cinsi üzerinde yaptıkları araştırmalar sonrası bu bakterilerden 2 tanesinden elde edilen enzimlerle akyuvarlardaki A ve B antijenlerini ortadan kaldıran enzimler elde etmeyi başardı.

Bu sayede A, B ya da AB grubu genel kan grubu olan 0'a dönüştürülebildi.

Cep Telefonları İnsan DNA'sını Bozuyor


Hayatımızın ayrılmazlarından biri haline gelen cep telefonlarından yayılan radyo dalgalarının vücut hücrelerine zarar verdiği, DNA yapımızı bozduğu laboratuvar deneylerinde tespit edildi. Kaliteli telefon ve kulaklık kullanılması tavsiye ediliyor.

Cep telefonu üreticileri ne kadar aksini iddia etseler de bilim adamları cep telefonundan yayılan radyo dalgalarının vücut hücrelerimize ve DNA'mıza zarar verebileceğini deneylerinde kanıtladılar.

DNA üzerinde etkilerin tehlikeli boyutlarda olduğunu belirten bilim adamları radyasyon nedeniyle mutasyona uğrayan hücrelerin kanser riskini beraberinde getirdiğini belirtiyor.Avrupa Birliği'nin konuyla ilgili kuruluşları, yine de insanların henüz endişelenmesine gerek duyulacakcak bulgulara ulaşılmadığını belirtiyorlar.

Dünya üzerinde 1.5 milyar cep telefonu halen kullanımda. Bu gelecek nesillerin ne kadar büyük risk altında olduğunun göstergesi.

Mobil telefonların etkileşim standardı SAR (Özel Soğurma Oranı) cep telefonunun çalışırken insan vücuduna etkisini belirten bir birim. Cep telefonu baz istasyonuna yakın olduğunda bu değer düşerken uzaklaştıkça artıyor. Uluslararası yönergelerde SAR seviyesinin 2 W/kg olmasının insan sağlığını etkilemediğini belirtiyor. Zaten bu seviyenin üzerindeki telefonların satılması yasak. Ancak bunun her ortamda ölçülüp ölçülmediği bir muamma.

Her ihtimale karşı, telefon alırken SAR seviye test sonuçlarını kontrol etmekte ve kulaklık kullanmakta fayda olabilir.

Yalan söylemek artık imkansızlaşıyor..


ABD'li bilim adamlarının araştırması, yalan söyleyen insanların beyninin doğruyu söyleyenlerinkine oranla değişiklik gösterdiğini ortaya koyuyor.
'fMRI' ya da 'Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme' yöntemi kullanılarak yapılan araştırma, sadece yalan söylerken beyinde neler olup bittiğini göstermekle kalmıyor, yalan makinesi konusunda yeni bir teknoloji sağlıyor.
Philadelphia Ünversitesi'nin araştırmasını yürüten Dr. Scott Faro, yalan söylerken beynin bazı özel bölgelerinin değişiklik gösterebileceğini ve bunun ölçülebileceğini belirterek doğruyu söylerken de bazı bölgelerin değişikliğe uğrayabileceğini kaydetti.
Açık fark var
Deneyde, gönüllülere oyuncak tabancayla ateş etmeleri ardından da bunu yapmadıklarını söylemeleri, diğer gönüllülerden de gerçeği anlatmaları istendi.
Beynin gerçek zamanlı görüntüsünü veren fMRI teknolojisinin kullanıldığı deneyde, yalan söyleyenlerle doğruyu anlatanların beyinleri arasında açık bir değişiklik saptandı.
Yalan çaba gerektirir
Doktorlar, yalan sırasında beynin yedi, doğruyu söylerken de dört bölgesinde faaliyet saptadıklarını belirterek, ayrıca yalan söylemenin doğruyu söylemekten daha çok çaba gerektirdiğini belirlediklerini kaydetti.

Yalan söylemek beynin ön tarafında orta iç, ön merkez, 'hippocampus' ve orta geçici bölge ile limbik bölgelerinde faaliyete yol açıyor, doğruyu söylerken de ön yuvarlak, geçici yuvarlak ve 'cyngulat gyrus' bölgeleri faaliyete geçiyor.

Bilim adamları, bu teknolojinin etkin bir yalan makinesi olarak kullanılabileceğini, özellikle terör zanlıları ve karmaşık kriminal vakaların çözümünde yararlı olabileceğini belirtiyor.

Thursday, June 21, 2007

"Akıllı Tekstil" sağlığımızı izleyecek


Bilim insanları, insan sağlığını izleyebilecek "akıllı tekstil" geliştiriyor...
AB tarafından finanse edilen Biotex programı çerçevesinde geliştirilmekte olan kıyafet, kan ve ter gibi vücut sıvılarını izlemek üzere tasarlanan iliştirilmiş sensörler içeriyor. Program, nekahat dönemindeki ve kronik rahatsızlıkları olan hastalar ile sakat sporcuların durumunu izleyebilecek giysi üretmeyi amaçlıyor. Biotex programına 8 kuruluş katılıyor. Çoklu sensörlere sahip deneme amaçlı bir kumaşın üretiminin tamamlanmak üzere olduğu, bir sonraki aşamanın bu kumaşı gönüllüler üzerinde denemek olacağı belirtiliyor.
Projenin koordinatörü İsviçre'nin teknoloji şirketi CSEM'den Jean Luprano, The Engineer dergisine yaptığı açıklamada, sensörlerin üretilerek laboratuvar ortamında denendiğini, çoklu sensörlerin yerleştirildiği kumaşın yakında hazır olacağını söyledi. İlk kıyafetin ter vasıtasıyla asit, tuzluluk ve terleme oranını ölçmesi, bu teknolojinin ileride yaraların iyileşmesi, hastalığın yerinin belirlenmesi ve enfeksiyonu ilk aşamalarında tespit etmesi gibi amaçlarla kullanılması planlanıyor.

Deodoran ve klima göbek yapar


"Bel çevresi boyun yarısını geçmemeli" diyen Prof. Mehmet Öz'e göre, yazın sürekli açık olan klimalar ve deodoranlar da, fazla kilo almaya yol açabilir..
Dünyaca ünlü, New York Presbyterian Hastanesi Kap ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, "Devasa bir göbek sadece aşırı yemeye ve hareketsizliğe bağlı olmayabilir. Kullandığınız deodorantlardan, klimalara kadar pek çok şey obezliğin tuhaf nedenleri arasında yer alabilir" diyor. Kalp sağlığı için yeni reçetelerle Türkiye'ye gelen ve "Bilinçli Beslenme, Sağlık ve Siz" konulu konferanslar düzenleyen ünlü cerrah, ideal sağlığın göstergesi olarak da mezurayı öneriyor. Kadınlar için ideal bel ölçüsünü 82 santim olarak veren Prof. Dr. Öz, kadınlara "Beliniz 93 santimi geçtiyse sağlık riskiniz artar" diyor. Erkekler içinse ideal ölçüyü 88.5 santim olarak gösteren Öz'e göre, 101.5 santimden yukarısı için tehlike çanları çalıyor.
METABOLİZMA YAVAŞLAR
Sağlıklı bir bel ölçüsüne sahip olmak için mutlaka egzersiz yapmayı tavsiye eden Prof. Öz'e göre bel ölçünüzü kontrol altında tutmak için nefesinizi içinize çekin. Mezurayla belinizi ölçün ve bu sayısının boyunuzun yarısını geçmemesini sağlayın. Öz'e göre devasa göbeğin sorumlusunu aşırı yemeye veya hareketsizliğe bağlanıyor. Oysa ki obezliğin fazla bilinmeyen başka nedenleri de bulunuyor. Mehmet Öz özellikle yazın sıkça kullanılan deodoranların içinde yer alan bazı maddelerin kilo almayı tetiklediğini söylüyor. Alüminyum içeren veya sprey fonksiyonunu poliklorobifenil ile gerçekleştiren deodoranlardan bu nedenle uzak durmanızı öneriyor ve şunları söylüyor: "Yaz aylarında havalandırma size kendinizi iyi hessettirir ama aynı zamanda şişmanlık nedeni de olabilir. Örneğin soğuk bir odada vücut sıcaklığını normale döndürmek için daha çok çalışmak zorundasınız. Dolayısıyla metobalizmanız hızlanır. Yaz aylarında ise sıcaklığı artırarak kalori yakma hızınızı yükseltebilirsiniz." "Annenizin sizi doğurma yaşı da önemli" diyen Prof. Öz'e göre, annesi ileri yaşta doğum yapanlar, bel ölçüsüne daha fazla dikkat etmek zorunda...

Güneş Gözlüğü


Güneş gözlüğü seçerken; görüntüsünden önce gözünüzü koruyup korumayacağına önem verin! Uzmanlar; gözlük alırken dikkat etmeniz gereken en önemli özellikleri şöyle sıralıyor: Güneş gözlüğünüz mutlaka 'ultraviyole (UV) engelleyici' özellikte olmalı. Bu özelliği olmayan güneş gözlüğü sadece fazla ışığın göz içine girmesini engeller. Ancak bu engelleme ışık kamaşmasını azaltma dışında hiçbir fayda sağlamaz, aksine zarar verir. Çünkü renkli cam takıldığında zararlı ışıkların göz içine dolmasını engelleyen göz bebeği küçülmez ve ultraviyole ışınları göz içine girer. Her güneş gözlüğü ultraviyole ışınlarını engelleyemez. Bu yüzden göz sağlığınız için mutlaka kaliteli ve belgeli gözlükleri tercih edin. Güneş gözlüğünde camın koyu ya da açıklığından çok, ultraviyole ışı-ğını engelleyip engellemediğine bakın. Ayrıca iyi bir güneş gözlüğünde camın rengi homojen olmalı, yani bulanık görmeye yol açmamalı. Çerçeve seçiminde ise gözü tam koruyabilmesi için yeterli büyüklük ve uygun dizayn da önemli.
SAHTESİNE DİKKAT
Bu arada İngiliz bilim adamları işportadan ucuza alınan güneş gözlükleriyle parfümler konusunda uyarıda bulundu. Sahte güneş gözlüklerinin camlarının da kalitesiz lenslerden yapıldığını belirten uzmanlar, "Bunlar gözleri güneşten korumadığı gibi çeşitli göz bozukluklarına da yol açabiliyor" diye konuştu. İngiliz uzmanlar parfümler için de ciddi sağlık sorunlarına yol açtıklarını söyledi. Kokuları güzel olsa da sahte parfümlerin sağlık testlerinden geçmediğini belirten uzmanlar, "Bunlar ciltte alerji, kaşıntı ve kızarıklık gibi sorunlara yol açabilir. Daha da kötüsü asit yanıklarına da yol açabilir" şeklinde konuştu.

Tuesday, June 19, 2007

15 mucizeyle masal gibi aşk


"Aşk, bir çingene çocuğudur, yasa tanımaz!" Bizet’in ünlü operasındaki kırmızılı kadın Carmen, böyle demişti aşk için. Ya 'kimyamız tuttu', 'bir elmanın iki yarısıyız', 'aşkın ömrü 3 yıldır” gibi saptamalara ne dersiniz? Merak etmeyin hepsinin bilimsel bir dayanağı var. Çünkü bilim adamları kadın ve erkeğin aşkın kendine has karmaşık 15 yasası tarafından yönetildiğini söylüyor.

Antik çağda, eski Yunanlılar aşkı, insanın, tanrıların kaprisleri yüzünden çarptırıldığı bir tür delilik diye tanımlarmış. Yüzlerce yıl sonra da aşkın tanımı hala geçici bir delilik ve mantıksızlık hali kimine göre. Bir düşünün, o adam aslında size hiç de uygun biri değil, hatta yakışıklı bile bulmuyorsunuz ama siz yine de ondan başkasını düşünemiyor, sadece onu istiyorsunuz. Niye? Cevap çok basit! Siz farkında olmasanız da aşkın gizli yasaları boş durmuyor, onu gördüğünüz andan itibaren işlemeye başlıyor ve tutku oyunları başlıyor. İşte bulunduğunuz ortamdan, genlerinize kadar birçok sır barındıran aşkın 25 gizli şifresi... Her bir şifre, yarattığı etki nedeniyle sizi çok şaşırtacak ve yaşadığınız aşkın düğümünü çözmede yardımcı olacak. Siz de bu mucizevî tespitlerimizle yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi mercek altına alın ve mükemmel aşkı yakalayın.

1- Kimyamız tuttu
Çok sıkça kullanılan bu laf, aslında bir kadın ve erkeğin farklı bağışıklık sistemlerine sahip olmasından başka bir şey değil. İçgüdüsel olarak türümüzü devam ettirmek, aşkın bilinçaltındaki tek nedeni. “Var olma Mücadelesi” denilen kavrama göre, doğacak bebeğin hastalıklara yenik düşmemesi için güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyacı var. Annenin bağışıklık sistemi grip, sarılık gibi hastalıklara dayanıklıyken babanınki örneğin kas hastalıklarına dayanıklı olmalı ki, bebek her iki açıdan da korunsun. Biz farkında olmasak da karşı cinsin salgıladığı hormonları ayırt eden burnumuz, onun bağışıklık sisteminin farkına varıyor ve birdenbire aşık olabiliyoruz.

2- Babanın kokusu etkiliyor
Chicago Üniversitesi’nden Dr. Martha McClintock, yaptığı araştırmalarda kadınların en çok babası gibi kokan erkeklerden etkilendiğini ortaya çıkarmış. Babasına benzer kokan bir erkekle genlerinin uyumlu olacağı kanısına varan kadın beyni, doğacak bebeğin gen uyumunun mükemmel olması için aşk hissine kapılmamızı sağlıyor.

3- Elmanın diğer yarısını arıyoruz
Ana rahmindeki ceninin ilk dönemlerinde hem kadın hem erkek organına sahip olduğu gerçeğinden yola çıkarak Sigmund Freud, bireyin kendini bütün hissetmesinin ancak karşı cinsten biriyle beraber olduğunda gerçekleşeceğini söylüyordu. Kabala be budizm gibi inançlara göre kadın ve erkek aslında bir yaratılmış bir varlıktı. Kadın iç enerjiyi, erkek ise dış enerjiyi sağlıyordu. Dünyaya bir can getirme yeteneği verilen bu varlık ikiye ayrılmak zorunda kaldığından beri karşıtını arıyor. İşte bu yüzden zıt kutuplar birbirini çekiyor. Telaşlıysak, bizi sakinleştirecek ağırbaşlı birine aşık oluyoruz.

4- Aşkın tuzu biberi heyecan
Vücudumuz bazı farklı olaylara aynı tepkileri veriyor. Örneğin, Bungee Jumping yaparken salgıladığımız adrenalin ve dopamin hormonunu aşık olduğunuzda da salgılıyoruz. İşte bu yüzden karşı cinsle nasıl tanıştığımız çok önemli. Dalış ya da kayak yaparken veya tehlikeli bir anda yanımızda olan birine bu hormonların etkisiyle aşık olabiliyoruz.

5- Parfüm yanıltıyor
Vücudunuzun doğal kokusunun aşık olmadaki payının bu kadar büyük olduğunu öğrendikten sonra parfüm kullanmak istemeyebilirsiniz. Ümlü Antropolog ve aşk uzmanı Helen Fisher’e göre, parfüm ve makyaj gerçek özelliklerimizi kapattığı için doğru insanı bulmamızı engelliyor. Ten rengimiz, doğal kokumuz özellikle de dudağımızın pembesinin tonu karşı cinsi kendimize çeken özelliklerimiz. Bern Üniversitesi’nde yapılan terli tişört araştırmasında kadınlara erkeklerin terli tişörtleri koklatıldı ve hangisini tercih ettikleri soruldu. Sonrasında fotoğrafı gösterilen erkeklerden beğendikleri erkek, tişörtünü tercih ettiklerinden başkası değildi. Aynı araştırma, aynı kadınlar üzerinde aynı erkeklerin bu sefer farklı parfümler sıkılmış tişörtleri ile yapıldı ve fotoğraf eşlemesi gayet uyumsuz oldu. İşte bu yüzden, Helen Fisher’a göre, ilişkilerin uzun sürmemesinin nedeni kozmetikle farklı özelliklere bürünüp, hayatımıza yanlış kişileri çekmemiz.

6- Ayna etkisi
Birinden hoşlandığımızda farkında olmadan onun yaptığı hareketleri yapmaya başlarız. Karşımızdaki saçını düzelttiyse, birkaç saniye sonra bizde saçımızı düzeltiriz. Bu da ilgimizin boş olmadığını, iletişimin iyi ve empatinin güçlü olduğunu gösterir. Bizi anlayan, bizim gibi düşünen birine aşık olmak ise an meselesi haline gelir.

7- Angelina dudakların sırrı
Erkekler, kadın dudaklı kadınlara aşık olduklarını sanıyorlar çünkü dudak vajinaya benzerliğiyle seksi, yani üremeyi çağrıştırıyor.

8- Aşkın vesikalığı
Aşkın da fotoğrafı çekilir mi demeyin? Londra Üniversitesi’nde manyetik dalga tekniği sayesinde aşık insanların beyinlerinin görüntülerinin alındığı araştırma sonuçları çok şaşırtıcı. Beyindeki görüntü, gözle görülür parlama ve ışık saçma, yani enerji birikimi olarak beliriyor. İşin ilginç yanı bu görüntü, kokain kullanan bir insanın beyniyle benzerlik gösteriyor. Aşkın uyuşturucu etkisi aynı türden bir haz ve mutluluk sağlıyor. İnsan beyninin depresyonla ilgili olan bölümü ise aşık insanın beyninde tamamen pasif ve karanlık oluyor.

9- Kaçan balık büyük olur
Balık kaçınca, erkeklerin avcı günleri, kadınların ise kendilerini ispatlama kaygıları su yüzüne çıkıyor. Aşk zorlaştıkça kıymeti bilinen bir duygu olduğu için elde edemezseniz normalde aşık olmayacağınız bir insana bile aşık oluyorsunuz.

10- Al yanaklarımdan sen suçlusun
Hoşlandığımız birinin yanında yüzümüzün kızarmasının ve ellerimizin titremesinin karşı tarafında bilinçaltında bizim gibi düşünmesinin sağlamak için vücudun gönderdiği sinyaller olduğunu biliyor muydunuz? Çiftleşmeye hazır kuşların tüylerini kabartması gibi biz de aşka hazır olduğumuzu gösteriyoruz. Karşı cinsin ilgimizi anlayıp, bir adım atmasını istiyorsanız, bir dahaki sefere kızardığınızı saklamaya çalışmayın.

11- Sen benim gözümde en büyüksün!
Aşık insan, sevdiğini öyle olmadığı halde herkesten üstün görür. Ünlü feminist yazar Virginia Woolf’un dediğine göre, “Kadınlar, asırlarca erkekleri olduklarından büyük gösteren aynayı ellerinde tutmanın lezzetli büyülü gücü sayesinde arzu objesi haline geldiler.” İşte, fiziksel görünümünü hiç beğenmesek de bizi iyi hissettiren, kendimize güvenimizi yerine getiren insanlara aşık olmamızın nedeni bu kadar basit.

12- Reddedilmenin çekim gücü
En ünlü davranış bilimcilerden Alfred Adler’a göre, reddedilen kişinin egosu kendini toparlamak için amansız bir takibe başlıyor. Madonna’nın biyografisine yazdığı bir cünle de bunu kanıtlıyor: “Reddedilmek en güçlü afrodizyaktır.”

13- Sen beni koru, ben sana bakayım!
Hiç tipiniz olmayan bir erkek maço tavırlarıyla aşkınızı kazanabilir çünkü bilinçaltınızda sizi koruyacağını kanıtlamıştır. Erkekler ise fiziksel özelliklerini beğenmedikleri anaç bir kadına aşık olabilirler çünkü bu, ona en iyi şekilde bakılacağının kanıtıdır.

14- Daha fazlasına duyulan özlem
Aşkın en büyük sırrı hedef kişinin yanından hep ona doyamamış olarak ayrılmak. Bir öpücük öncesi belli belirsiz birbirine değen dudaklar asla tam anlamıyla değmezse, hormonlar tam gaz göreve başlayıp, bir sonraki buluşmaya kadar aşkımızın öznesini düşündürür. Sonuç: Bilim adamlarının “Hormonsal Bağımlılık” dedikleri farkında olmadan birine bağımlı olmamız.

15- En uzun bacaklı kadının şansı
Erkekler, uzun bacaklı kadınları her zaman için daha çok arzuluyorlar çünkü bebeğin rahimdeki yaşam şansı uzun boylu kadınlarda daha fazla.

Bronzlaşmış tende makyaj bir başka!


Henüz tatile çıkamamış olsan bile açık hava ve bol güneş sayesinde hafifçe bronzlaşmış olmalısın. Artık kıştan kalan makyaj malzemelerinle vedalaşabilir, yeni ten rengine uygun, canlı renklerle yüzüne ışıltılı bir güzellik kazandırabilirsin. İşte bunun için yapman gerekenler...

- Sıcakta hemen aktığı için maskaranı az kullanman, gün boyunca taze görünmene yardımcı olur.


- Makyaj fırçalarını ılık sabunlu suda yıkayarak iyice temizle. Böylece yeni allığının rengi, koyu renk allığınla karışmamış olur.


- Su bazlı fondöten ve yağsız nemlendirici kullanarak sıcak yaz günlerinde bile parlamayan bir cilde kavuşabilirsin.


- Toz yerine krem far kullanırsan, daha doğal bir görüntü elde edebileceğin gibi, suya dayanıklılığı sayesinde sık sık makyaj tazeleme derdinden de kurtulursun.


- Yeni bir ruj alırken, güneşten koruma faktörlü olanları tercih et. Böylece dudaklarının kurumasını ve güneşten olumsuz etkilenmesini önlemiş olursun.


- Göz makyajında sadece canlı turuncu, mavi ya da yeşil eye-liner kullan. Bronz teninde harika duracak.


- Bronz tende en kötü duran şey, koyu ve mat rujlardır. Bunun yerine daima pastel tonlarda lip-gloss’ları tercih et.


- Plajda da sağlıklı görünmek için güneş kreminin ardından pembe krem allık kullanabilirsin.


- Göz kapaklarında koyu renk yerine açık renk sedefli farları tercih et. Yanık tenine yakışan bir makyaj olacak.


- Plajdayken rujunu küçük bir çantada, buz çantası kalıplarının yanında tut, böylece sıcaktan erimesini engellersin, üstelik sürdüğünde dudaklarına serinlik yayılır.


- Vücudundaki sivilceleri saklamak için plaja giderken güneş kremi sürdükten sonra dayanıklı bir kapatıcı kullan.


- Güneş korumalı bir fondöten kullan ve plajda da harika görün.


- Suya dayanıklı maskarayı kirpik diplerine yakın tutarsan eye-liner kullanmış gibi görünürsün.


- Elmacık kemiklerinin tam üzerine pırıltılı pudra sür. Bu seni harika gösterecek!


- Güneşten yanmış yüzünde gözlerini ön plana çıkarmak için, suya dayanıklı bir eye-liner ile gözlerini çerçeve içine al.


- Far uygulamadan önce göz kapaklarına fondöten sürersen farın asla gözünden akmaz.

Doğal ürünlerle yaz bakımı


Yaz aylarında cildin, her zamankinden daha çok bakıma ihtiyaç duyar. Ancak bunun için bir servet harcamak zorunda değilsin. Doğal ürünlerle evde bakım ürünlerini hazırlamaya ne dersin?

Tonik yerine gül suyu
Tonikler, cildimizi temizlemekle kalmaz, aynı zamanda gözeneklerin sıkışmasını sağlayarak, daha pürüzsüz bir görünüme kavuşturur. Ama bunun için bir servet ödemene gerek yok. Eğer piyasadaki tonikleri pahalı buluyorsan, evde yapacağın tonikle de aynı etkiyi yaratabilirsin. Tek yapman gereken, 1lt. kaynamış suya birkaç tane gül koyup demlendirmen. Birkaç dakika sonra ev yapımı toniğin hazır!


Kuru ciltere üzüm ve krema
Cildin çok mu kuru? O halde üzüm ve kremadan faydalanabilirsin. Üzümdeki yoğun meyve asidi, cildindeki ölü hücre tabakasından kurtulmanı sağlarken, kremadaki yağ, cildinin pulllananmasını önleyecektir. Maskeyi nasıl yapacaksın? 1 yemek kaşığı kremayla 7-8 adet ezilmiş üzümü iyice karıştır. Elde ettiğin maskeyi göz çevren hariç tüm yüzüne sür. 30 dakika sonra ılık suyla yıka. Cildinin ne kadar pürüzsüz olduğuna inanamayacaksın!


Göz altı torbalarına ayçiçek yaprağı
Ayçiçek yaprakları, ayçiçeklerini güzelleştirmekle kalmaz, göz çevrene de iyi gelir. Eğer uzun zamanadır devam eden göz altı torba ve morluklarından şikayetçiysen, birkaç ayçiçek yaprağını 1 su bardağı sıcak suda demlendir. Su ılındıktan sonra, bir parça pamuğu içine daldırıp, göz çevrene kompres yap. Not: Taze ayçiçek yaprağı bulamıyorsan, aktarda satılan kuru yapraklardan yararlanabilirsin.


Cansızlaşan saçlara papatya suyu
Dış etkenler ve fön yüzünden canlılığını kaybeden saçlarına yeniden hayat vermeye ne dersin? O halde en klasik bakım kürü olan papatya suyundan yararlan. Bunun için, 1 lt. suya bir avuç dolusu kuru papatya ekleyip, kaynat. Ilındıktan sonra saçlarını bu suyla durula.


Sivilcelere karşı nane
Kış aylarında güneş yüzü görmeyen vücudumuzda sivilcelerin oluşması çok doğal. Peki bu durumu kabullenecek miyiz? Hayıııır! Hemen bir 1lt. suya bir avuç kuru veya taze nane atıp, kaynamaya bıracağız. Sonra da bu suyla sivilceli bölgelerimizi temizleyeceğiz. Hepsi bu kadar!


Kırılan saçlara avakado
Saçların fazla uzun olmasından dolayı esnekliğini kaybedip, kırılıyorsa avakadodan yararlanabilirsin. Havanda iyice ezdiğin avakadoyu özellikle kırık olan saç uçlarına sür ve 1-1,5 saat kadar beklet. Maskeyi haftada bir tekrarlarsan, saçlarının esneklik kazandığını göreceksin!


Şiş gözlere patates
Çok bilindik olmakla birlikte en etkili göz kapağı şişik indiricisidir papates. Hem de öyle uzun uzun hazırlık gerektirmez. Bir patatesi dilimle ve iki göz kapığının üzerine koyup, 15 dakika bekle. Sonuca inanamayacaksın!


Nemsiz dekolteye salatalık
Şimdi, yazın fazla güneşlenmekten kuruyan dekolteni nemlendirme zamanı! Hemen şimdi iki salatalığı dilimle ve boynun dahil olmak üzere tüm dekoltene sık aralıklarla yerleştirip, 15 dakika bekle. Yıkamadan, üzerine bolca nemlendirici sür.


Cansız cilde frambuaz
Tüm müdahalelere rağmen allık dışında hiçbir şey cildini canlandıramıyorsa, bir de bunu dene: Bir avuç frambuazı blenderdan geçir ve göz çevren hariç tüm yüzüne sür. 20 dakika sonra ılık suyla yıka.


Not: Eğer alerjik bir cilde sahipsen, bu maskeyi deneme!

Hyde Park (London)


Hyde Park is the largest park in central London covering 350 acres. The park is the sometime venue of summer concerts and contains a number of attractions within and along its borders. Along the southern edge of the park is the Albert Memorial, a tribute from Queen Victoria to her late husband Prince Albert. Opposite the memorial is the Royal Albert Hall, a venue for mainly classical music concerts including the summer prom series. To the west of the park is located Kensington palace, the residence of Princess Diana following her divorce from Prince Charles. The Diana memorial fountain is located nearby. To the north east of the park at the Marble Arch entrance is Marble Arch and Speakers Corner. Marble Arch was originally designed as a grand gateway to Buckingham palace but was subsequently moved to the current location. Speakers Corner is a venue for free speech and open debate. To the south east of the park, at the Hyde Park Corner entrance, is Wellington Arch which contains an small exhibition space with access to the roof top viewing terrace.




Hyde Park 350 dönümlük alana kurulu Londra'nın merkezindeki en büyük parktır. Park da yaz konserlerine ve çeşitli etkinliklere içinde ve çevresinde yer verilmektedir. Parkın güney tarafında Kraliçe Victoria'nın ölmüş kocası Prens Albert'e yaptırdığı anıt bulunmaktadır. Anıtın karşı tarafında, çoğunlukla yazın klasik müzik konserleri için bir buluşma yeri olan Royal Albert Hall bulunmaktadır. Parkın batısında, Prenses Diana'nın Prens Charles'tan boşandıktan sonra yaşadığı Kensington Sarayı bulunmaktadır. Diana'nın anısına yapılmış şelalede burada bulunmaktadır. Parkın kuzey doğusunda Marble Arch girişinde Marble Arch ve Speakers Corner bulunmaktadır. Marble Arch başlangıçta Buckingham Sarayına görkemli bir kapı olarak yapılmıştır ama daha sonra şimdi bulunduğu yere taşınmıştır. Speakers köşesi düşünce özgürlüğü ve açık tartışma için bir buluşma yeridir. Parkın güney doğusunda Hyde Park girişinde, çatıda manzara seyretme yerine açılan küçük bir sergi yerinin bulunduğu Wellington Arch bulunmaktadır.

The park is open from 5:00am until midnight daily. Admission is free. The nearest tube stations are Hyde Park Corner, Knightsbridge, Lancaster Gate & Marble Arch.

Park hergün sabah 05:00 den gece yarısına kadar açıktır. Giriş ücretsizdir. En yakın istasyonlar Hyde Park Corner, Knightsbridge, Lancaster Gate ve Marble Arch'dir.


For further information visit the Hyde Park pages of the Royal Parks website.

Victoria and Albert Museum (London)


The Victoria and Albert Museum, or simply the V&A, is located on Cromwell Road adjacent to the Natural History Museum. The V&A is claimed to be the world's greatest museum of art and design and contains an outstanding collection of ceramics, furniture, fashion, glass, jewellery, metalwork, photography, sculpture, textiles and paintings from around the world and spanning 3000 years worth of history.

Victoria and Albert Müzesi , ya da basitçe V&A, Natural History Müzesi'nin hemen yanında Cromwell Road'dadır. V&A, görülmeye değer seramik, mobilya, moda, tekstil, cam eşya, mücevher, metalisler , fotoğrafçılık, heykeltıraşlık, ve resimlerden oluşan 3000 yıl geçmişe uzanan dünyanın her yerinden kolleksiyonlarıyla dünyanın sanat ve dizayn alanındaki en ünlü müzelerinden birisidir.


The museum is open from 10:00am until 5:45pm daily, closing at 8:00pm on Wednesdays and the last Friday of the month. Admission is free. The nearest tube station is South Kensington.

Müze, haftanın hergünü saat 10:00 ile 17:45 arasında açıktır, her Çarşamba ve ayın son Cuma günü saat 20:00 de kapanmaktadır. Giriç ücretsizdir ve en yakın metro istasyonu ise South Kensington'dur.


For further information visit the Victoria & Albert Museum website.



Natural History Museum (London)


The Natural History Museum, located on Cromwell Road, contains an outstanding collection of objects relating to the natural world, with galleries covering the earth, ecology, mammals and insects amongst others. Highlights include the extensive collection of reconstructed dinosaur skeletons.

Natural History Müzesi Cromwell Road'da bulunmaktadır. Doğal dünyayla ilgili seçkin parçalardan oluşan kolleksiyonları ve dünya, çevre bilim, memeliler ve böceklerle ilgili galerileri olan bir müzedir. Önemli kısmı yeniden inşa edilmiş dinazor iskeletlerinden oluşan kolleksiyonu kapsar.


The museum is open from 10:00am until 5:30pm Monday through Saturday, opening an hour later on Sunday. Admission is free. The nearest tube station is South Kensington.

Müze hafta içi hergün ve Cumartesi günleri saat 10:00 ile 17:30 arasında açıktır ve Pazar günü ise bir saat daha geç açılmaktadır. Müzeye giriş parasız olup, en yakın metro istasyonu ise South Kensington'dur.


For further information visit the Natural History Museum website.



Saturday, June 16, 2007

EMIRGAN AND TARABYA



Emirgan is famous for its seaside cafes and the large city park on the slopes behind it. The Verifier Yahsi (seaside mansion) on the shore and the pavilions inside the park that serve as cafes are examples of Ottoman architecture from different ages.


The annual Tulip Festival is held in the park, which contains pools, groves and lanes suitable for hiking and jogging. It is a popular recreation area, particularly on holidays. Below the park is the small bay of Istinye, which for many years housed the shipyards. These have been removed recently, and the area has been restored as a recreational area and marina.


The modern highways across the hilltops run to the sea in Istinye and Tarabya. The latter is an old settlement around an extremely beautiful and well-known bay. The district is famous for the summer residences of the President of Turkey and the German embassy, the beach facilities, a 5-star hotel and the restaurants lining the shore.



THE TILED PAVILION


This is the striking two-storied, building opposite the Archeological Museum. It is actually the first pavilion of the Topkapi Palace and was built by Mehmet the Conqueror.


This summer pavilion dating back to 1472 is an example of early Ottoman architecture influenced by the Seljuks, with a facade in which colorful movement is achieved by columns, a balcony with an antechamber, and cut tile decorations. There is a long inscription on the wall beside the door.


The domed entrance section is flanked with vaulted rooms. Here 13th-19th century Seljuk and Ottoman ceramics and tiles are exhibited in chronological order. 16th century tiles from Iznik constitute one of the most important collections of the museum.



ATATÜRK'ÜN RİCASI

Ey milletim, Ben Mustafa Kemal'im... Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim, Hala en hakiki mürşit, değilse ilim, Kurusun damağım dili...